GÜNDEM

 
En Büyük Gerilim Tarımda

Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, AB ile müzakerelerin en zor bölümünün tarım olduğunu hatırlatarak, "10 yılda tarım nüfusunun 25 milyondan 15 milyona inmesi gerekiyor. Bu yüzden tarımda olacakları iyi sorgulamak gerekiyor. Gerekirse tahıl ve hayvancılık istisnası isteyeceğiz" dedi. AB ülkelerinde nüfusun ortalama yüzde 4-5'inin tarımla uğraştığını belirten Güçlü, "Bizim nüfusumuzun %35'i tarımda. Toplumun %35'inin ne olacağını sormaya hakkım var" dedi. Güçlü, tarımda işletme ölçeklerini büyütmek ve tarımla uğraşan 25 milyon nüfusu 10 yılda 15 milyona çekmek gerektiğinin altını çizdi.

AB tarım Komiseri Avusturyalı Fischer, “Avrupalılık tanımına uymayan Türkiye'ye stratejik ortaklık teklif edilmesini önerdi.

AB ile “ucu açık” müzakereler boyunca en önemli gerilimin tarım konusunda yaşanacağının önemli belirtileri İlerleme Raporu'nun yazım sürecinde baş gösterdi. AB Tarım Komiseri Avusturyalı Franz Fischer, Türkiye'nin ortak tarım politikasını zayıflatacağını belirterek, “AB üyesi ülkelerin Türkiye için gerekli ek bütçeyi karşılamaya hazır olmadığı takdirde AB ruhunun da bozulabileceğini” ifade etti. Fischer , “Avrupalılık tanımına uymayan Türkiye'ye stratejik ortaklık teklif edilmesi”ni önerdi.

AB Tarım Komiseri Franz Fischer'in geçen eylül ayında genişlemeden sorumlu AB Komiseri Günter Verheugen'e gönderdiği mektupta, Türkiye'nin birçok açıdan farklı, daha büyük, daha kalabalık vedaha yoksul bir ülke olduğunu dile getirerek, “Pazarı daha korumalıdır. Tarım ve tarıma dayalı sanayisinin rekabet gücü daha düşüktür. Tarımsal ticaret yapısının entegrasyonu daha sınırlıdır. Böyle bir ülkenin AB'ye üye olarak alınması, jeo-stratejik ve kurumsal açıdan birçok olumsuz sonuç doğuracak ve ilerideki yapımızı temel noktalarda etkileyecektir”dedi. Türk tarım sektörü ve kırsal ekonomisinin çapı ile büyük ölçüde küçük, geçimlik üretim yapan çiftliklerin varlığının ortak tarım politikasını ve reform sürecini olumsuz etkileyeceğini, maliyetini arttıracağını kaydeden Franz Fischer, özetle şu görüşlere yer verdi:

'AB ruhu bozulabilir'
“Türkiye için doğrudan destek ödemeleri 8 milyar Euro, veterinerlik hariç Pazar müdahaleleri 1 milyar Euro olacaktır. Bu düzey, yeni katılan 10 ülke için Ab bütçesinden yapılan ödemelere eşittir. Halen 1 milyar Euro olan kırsal kalkınma ödemeleri için Türkiye'ye 2,3 milyar Euro tutarında kaynak gerekecektir. Dolayısıyla, Türk tarımı için AB bütçesinden ayrılacak ödenek tutarı, tüm yeni ülkelere ayrılandan daha yüksek olacaktır. Türkiye, ortak tarım politikasını uygulamada zorluklarla karşılaşacak ve bu politikayı zayıflatacaktır. Ayrıca AB üyesi ülkeler, Türkiye için gerekli ek bütçeyi karşılamaya hazır olmadığı takdirde Ab ruhu da bozulabilecektir.”

Uyum için en az 10 yıl gerekir
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, AB'ye tarımda uyumun zor olacağını vurgulayarak, “2006-2010 Tarım Strateji Belgesi hazırladık. Tarımda AB'ye uyum en az 10 yıl gerektiriyor”dedi. AB'de tarım nüfusunun yüzde 5 iken Türkiye'de bu oranın yüzde 35 olduğuna işaret eden Güçlü, “Kısa sürede uyum, büyük sancı yamasına neden olur” dedi. AB Etki Raporu'nda Türkiye ve AB arasındaki tarımsal uçurum şu verilerle ortaya konuyor:

“AB'de tarımın toplam istihdam içindeki payı yüzde 5 iken bu oran Türkiye'de yüzde 39. AB'de tarımın Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içindeki payı yüzde 1,9 iken bu oran Türkiye'de yüzde 14. Türkiye'nin 30 milyon hektar alana yayılan tarım sektörü, müzakereler sırasında önemli bölümü oluşturuyor. Bu rakam, AB ülkelerinin yüzde 23'üne tekabül ediyor.”

Komisyon:Türkiye gerçekten yoksul
AB Komisyonu, raporunda, ilginç saptamalarda bulunurken ekonomi yönetiminin 5 ayrı bakanlık tarafından sürdürülmesini eleştirdi.
AB, Türk ekonomisi yönetiminde çok başlılık bulunduğunu belirterek ekonomi yönetiminin 5 ayrı bakanlıkça sürdürülmesini eleştirdi.

AB Komisyonu tarafından yayımlanan ilerleme raporunda, 5 ayrı bakanlı yönetimin ekonomi politikalarında etkinliği ve koordinasyonu engellediği belirtildi.

AB Komisyonu tarafından yayımlanan ilerleme raporunda; ekonomiye ilişkin saptamalarda yer aldı. Raporda şu ifadelere yer veriliyor:

· 2001 krizinden bu yana ekonomik durumda yaşanan bozulmaya karşın Türk nüfusunun büyük bir kısmı gerçek yoksulluk seviyesinde bulunuyor. Geleneksel sıkı aile bağları ve kayıtdışı ekonominin genişliği yoksulluk oranını azaltıyor. Buna karşın son gelişmeler ışığında yoksulluk sınırında yaşayan insanların oranı yüzde 25'e yükseldi.

· 2001 krizinden bu yana borcun milli gelire olan oranı düştü. Bu düşüşte faiz dışı fazla verilmesinin yanı sıra yüksek düzeydeki büyümenin de etkili olduğu unutulmamalı. Fakat yine de borç stoku “yabancı para ve kısa dönemli faizin oranlarına bağlı durumda. Halen kamu sektörünün borçlanması, özel sektör yatırımlarını da sekteye uğratıyor.
· Özelleştirmedeki gelişmeler oldukça sınırlı.

Yapılması gerekenler
Vergi alanında yapılması gereken düzenlemeler var. Özellikle KDV, muafiyetler ve uygulanan oranlar konusunda yeni düzenlemeler yapılmalı.
· İhale yasasında halen bazı eksiklikler olduğu görülüyor. Bunların giderilmesi, Türk olmayan firmalara yönelik sınırlamaların kaldırılması gerekiyor
· Tarımda çok sınırlı bir gelişme sağlanabildi. Bu alanda en büyük eksiklik kırsal gelişmeye ilişkin kapsamlı bir raporun hazırlanması.
· Gıda güvenliği konusunda da bazı adımlar atıldı. Ancak gıda güvenliği konusunda yapılan analizler halen çok sınırlı bir alanda yürüyor.
· Grev, toplusözleşme hakkı ve çalışan kesimlerle diyalog kurulması noktalarında sıkıntılar var.
· Bankacılık alanındaki denetim gözden geçirilmeli ve uluslar arası kurallara uygun hale getirilmeli.

'Müzakerelerde tarım dosyası kapanmaz'
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nda Kopenhag Kriterleri'nin yerini tarım kriterlerinin aldığını savundu. Müzakere de bir dosya kapanmadan yeni bir dosyaya geçilemeyeceğini vurgulayan Gökhan Günaydın, "AB, tarım dosyasını açacak ve kapatmayacak gibi görünüyor" diye konuştu.

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Günaydın, AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nun tarımla ilgili bölümünü değerlendirdi. Günaydın, raporun dili ve vurgu yaptığı alanlara bakıldığında, Kopenhag Kriterleri'nin yerine, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla tarım sektörünün oturtulduğunun görüldüğünü belirtti. AB'nin tarım dosyasını açacağını ve bir daha da kapatmayacağını savunan Günaydın, "Bu, AB üyeliği önünde engel olarak tarımın ve üreticinin gösterilmesi gibi tehlikeli bir sürece işaret ediyor" dedi.


Günaydın, kapanmayan tarım dosyası sonrasında, teknik bir koşul olan "müktesebatı üstlenme yeteneği" eksikliğinin bir bahane olarak Türkiye'nin karşısına çıkarılabileceğini belirtti. Türkiye'ye üye ülke perspektifi yerine 'özel statülü üye' perspektifi önerilebileceğini ileri süren Günaydın, böyle bir önerinin Türkiye'nin çıkarlarına uygun olmadığını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Sektörün sorunları çözülebilir nitelikte
"Türkiye tarımı ve kırsal alanında önemli sorunların bulunduğu doğrudur, ancak bunlar çözülemez değildir. AB'nin, adaylık sürecinde de Türkiye'ye önemli bir kaynak aktarmayacağı açıktır. Bu çerçevede, faize değil yatırıma bütçe ayıran bir politika, tarımsal-kırsal sorunların çözümü için olmazsa olmaz koşuldur. Üreten ve kendine yeten, bir ülke, tüm tarımcıların ortak hedefidir."

'Türkiye AB'ye mali yük olmaz'

DPT, Türkiye'nin AB üyeliğine 'Ekonomik yük olur' diye karşı çıkanları ikna için bir rapor hazırladı. Rapora göre Türkiye, 2020'de AB'ye aldığından fazla ödeme yaparak kazanç sağlar hale gelecek

Hükümet, 'ekonomik yük olur' diyerek Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkanları, 'kazan-kazan' anlayışıyla ikna çabasına giriyor. 2020 yılında Türkiye'nin AB'ye yapacağı ödemelerin, alacaklarından fazla olacağını belirleyen hükümet, aradaki farkın ise 1 milyar avro (euro) tutacağını hesapladı. Devlet Planlama Teşkilatı'nca (DPT) hazırlanan ve Türkiye'nin AB üyeliğinin mali hesabı çıkarılan raporda "2020 yılında Türkiye, AB'ye aldığından fazla ödeme yapacak. Söylenenlerin aksine, Türkiye AB'ye ekonomik yük olmayacak" denildi. Rapor üzerindeki son değerlendirmelerin bugün toplanacak Bakanlar Kurulu'nda ele alınması, sonra da raporun AB başkentleriyle de paylaşılması planlanıyor. Türkiye'nin AB'ye etkilerini 'hukuki, siyasi, ekonomik ve sosyokültürel' başlıklar altında toplayan DPT raporunda, AB ülkelerine "Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu, AB'yi de daha dinamik bir yapıya dönüştürecek. Türkiye'nin üyeliği AB'li girişimci ve yatırımcıları hareketlendirecek. AB pazarı canlanacak. Türkiye, Avrupa Parlamen-tosu' nda 80 üye ile yüzde 11'lik bir temsil oranına sahip olacak. Türkiye'nin AB Konseyi 'ndeki temsil oranı da yüzde 9 olacak" deniliyor.

Pazar genişleyecek
Türkiye'nin üyeliğiyle birlikte AB pazarlarının genişleyeceğine dikkat çekilen raporda, "Türkiye AB'ye ekonomik yük olur" diyenlerin savları da şöyle çürütülüyor:
· 2004 yılında yüzde 5'lik bir büyüme hızı hedefleyen Türkiye'de, 2004 yılının ilk altı aylık döneminde büyüme hızı yüzde 13.5 seviyesinde gerçekleşti. Beş yıl içinde kamu borcunun milli gelire oranı Maastricht kriterlerine uygun olarak yüzde 60'lara kadar inecek.
· Türkiye'de 2004 için cari açığın milli gelire oranının yüzde 4 seviyesinde olması hedefleniyor. Bu oranın da beş yıl içinde Maastricht kriterlerine uygun olarak yüzde 3'e indirilmesi planlanıyor.
· 2020'de Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne yapacağı ödemeler, alacaklarından fazla olacak. Yani Türkiye, aldığından fazla ödeyecek. Yapılan ödemeyle alınan kaynak Aradaki fark ise 1 milyar avro'yu bulacak. Sıklıkla ifade edilenin aksine Türkiye, AB'ye yük olmayacak.

15 milyar avro maliyet
AB'nin bütçeden sorumlu üyesi Michaela Schreyer, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin ülkeyi mali açıdan zorlamayacağını söylemişti. Schreyer, Berliner Zeitung gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin üyeliğinin en fazla 15 milyar avroya mal olacağını belirterek, bunun Türkiye'yle üyelik görüşmelerine başlanmaması için bir neden oluşturmayacağını açıklamıştı.

Öte yandan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne uyumunda en zor geçecek müzakerelerin tarım alanında yaşanacağı tahmininden hareket eden hükümet, tarım sektöründeki iyileştirmeler için de 6 milyar avroluk bir kaynak arayışına girdi. "Gerekli düzenlemeler yapılırsa AB'den ciddi miktarda destek görürüz" diyen diplomatik kaynaklar, "Önemli olan mali sıkıntılar değil, AB'ye uyumda kararlılığı her fırsatta gösterebilmek" değerlendirmesini yapıyor.

TARIMA KALKINMA PLANI
AB'de nüfusun yüzde 6'sı tarımla uğraşırken, Türkiye'de bu oran yüzde 35'e yükseliyor. 25 milyonluk bu nüfusun, AB'ye uyum için tüm ihtiyaçlarına karşılık vermeyi hedefleyen hükümet, bunun için Tarım Bakanlığı'nda 7 alt çalışma grubu oluşturdu. Bu gruplara sivil toplum ve özel sektörün de desteğini aldı.

Ulusal programda yer alan tarımla ilgili 12 kanundan 3'ünü yasalaştıran hükümet tohumculuk, su ürünleri ve veterinerlikle ilgili kanunları da meclisin gündemine getirmeye hazırlanıyor. Tarım Bakanlığı bünyesinde yürütülen 'AB Tarımsal Kalkınma Projesi'nin ana hatları da şöyle:
· Tarım satış kooperatifleri ve birlikler özerkleştirilecek.
· Arazi kullanım planı hazırlanacak.
· Tarımdan çekilecek nüfusa yeni istihdam olanakları yaratılacak.
· Gıda üretimi AB'nin hijyen ve kamu sağlığı standartlarına uygun modernize edilecek.
· Piyasa fiyatına müdahale yöntemleri terk edilecek
· Çiftçi kayıt sistemi geliştirilecek.
· Bazı ürünlerin önceden belirlenen çerçeveler içinde üretilmesini öngören sözleşmeli ürün uygulamasına geçilecek.

'AB pazarının dışında kalamayız'
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Hisarcıklıoğlu, dünyanın ABD, AB ve Uzakdoğu olmak üzere üç eksende büyüdüğünü, tüm ülkelerin de bu eksenden birinin içine girmeye çalıştığını belirterek, "AB, 10 katrilyon dolarlık bir pazar. Bizim de bu pazarın dışında kalmamaz mümkün değil" dedi. Hisarcıklıoğlu CNN Türk'teki Kafe Siyaset programına katılarak AB konusunda değerlendirmelerde bulundu. Tam üyelik perspektifini koymanın gerekliliğine değinen Hisarcıklıoğlu, "Hangi hedefe kilitleneceğiz bu çok önemli. Türkiye'nin 2014 bütçesinde tam üyeliğinin yer alması lazım. Bu da 2010'a kadar 32 paragrafta tartışılacak konuların hepsini bitirmiş olmamızı gerektiriyor. 2014 bütçesini Türkiye'nin tam üyeliğinin içinde yer aldığı bir perspektife kavuşturmalıyız" diye konuştu.


'Hukuk sistemi çalışmıyor'
Hisarcıklıoğlu, ticaret sistemi içerisindeki hukukun çalışmadığını ve bunu üç yıldır dile getirdiklerini belirtirken, şunları söyledi:

"Bu sistemden biz de, yabancı da rahatsız. Bugün, ticaret hayatı karşılıksız çeklerin yüzde kaçını hukuk sistemi içinde tahsil edebiliyor? Yüzde 99'u bunu kendi uzlaştırma kültürü içinde hallediyor, hukuk sistemine güvenmediği için. Bugün hukuk sistemine giren karşılıklı çekler yüzde 1-2 civarında. Tahsil kabiliyeti olmayan çekleri ancak tahsil için veriyoruz. Onun da vergisini vermemek için." İlerleme Raporu'nda dikkat çekilen azınlıklar konusunu değerlendiren Hisarcıklıoğlu, şöyle dedi:

"Ticaret hayatında rasyonalite hâkimdir. Alışveriş ederken kimsenin dinine, mezhebine, ırkına bakmazsınız. Tamamıyla tüm alışverişiniz verimlilik ve menfaat üzerine oturmuştur, rasyonalite üzerine oturmuştur. Siz girişimci orta sınıfı geliştirdikçe, bütün alt kültürel ayrımların hepsi folklorik nitelik projesine dönüşür. Bütün gelişmiş ülkelerde böyledir. O zaman Türkiye'nin gelişmesinde ve birbirine yapışmasını sağlayan zamkının güçlenmesinde girişimci orta sınıfın güçlenmesi lazım."

(Kaynak: Cumhuriyet, Radikal ve Dünya Gazeteleri)

Kendinizi Mail listemize ekleyin sitemiz ve sektörle ilgili gelişmelerden sizide haberdar edelim.

 

GÜNDEM

>> En büyük gerilim tarımda

>> CLAM Antakya'da toplandı

>> Komisyonlar iş başında

>> Dünya tarımında iyimser rüzgarlar

>> Tarım ticaretinin liberalizasyonu kimin işine yarıyor

>> Gübre hammadde fiyatları yüzde 60 oranında arttı


 

ANA SAYFAYA DÖN
 


Copyright©1996-2000 Cine-Tarım A.Ş. Her hakkı saklıdır.
Cine-Tarım A.Ş.'nin yazılı izni olmaksızın hiçbir yazılı ve görsel malzeme kısmen ya da bütünüyle kullanılamaz.