GÜNDEM
Şeker Gibi İşe
Yeni Patron Aranıyor
Üç beyaz denildiğinde, eğer 'obezliği' tetikleyen,
un, şeker ve tuzu düşünüyorsanız, her şeye rağmen 80 yılda epey
yol almışız demektir. Çünkü; bundan 80 yıl önce üç beyaz doğrudan
yoksul olmayı anlatırdı.
Çünkü; Cumhuriyet'in yoksullukla savaşında üç beyaz bir simgeydi.
Beyazlardan biri buğdayın beyaz unuydu... Yoksul insanların doyması
genç Cumhuriyet'in ilk önceliğiydi.
Bir diğer beyaz, pamuktu... Patiskanın bile bulunamadığı günlerde,
kalkınmanın hammadesi pamuk olacaktı. Pancarın beyazı şeker üçlemeyi
tamamlıyordu... Hem beslenmede, hem de kalkınmada 'şekere' büyük
umutlar bağlanıyordu. İzmir İktisat Kongresi'nin liberal rüzgârlarıyla
devlet özel sektörün önünü açmış, üretim için sanayicilerini teşvik
etmişti.
Öylesine 'naif' günlerdi ki, devlet 'pekmez ve helva' üretme becerisini
gösteren çiftçisinden bir 'şeker sanayicisi' yaratıp üstüne bir
de ona 'şeker' soyadını verebiliyordu. Nuri Şeker'den söz ediyoruz.
Uşak'ın Kalfa köyünde doğan Nuri Şeker, Rüştiye Mektebi 4. sınıftan
terkti. O da çoğu arkadaşı gibi çiftçi olacaktı. Şeker pancarı
üreten Nuri Şeker, diğer çiftçi arkadaşlarından farklı olarak,
pancarı işlemeyi akıl etmişti. Ürettiği pekmez ve helva ona şeker
üretme cesaretini de verecekti. Devlet de destek olunca 1926 yılında
Uşak Şeker Fabrikası üretime başlayacaktı. 1929 yılında büyük
bunalım ABD'den yola çıkıp Anadolu topraklarına dek ulaşınca,
diğer pekçok özel teşebbüs gibi bu fabrika da iflas edince devletleştirilecekti.
Artık heyecanlandırmıyor
Yine 1926'da, yani Uşak Şeker Fabrikası'nın üretime geçtiği yılda,
Trakya Alpullu'da bir şeker fabrikası daha 'hizmete girecek',
genç Cumhuriyet'in yüzünü güldürecekti. Dönemin ünlü tüccarlarından
Hayri İpar, Yapı Kredi Bankası'nın kurucularından Kazım Taşkent
ve Şakir Kesebir de İstanbullu tüccarlar adına şeker sanayisi
konusunda bir sınav verdiler...
Şimdiler de 'şeker' dendiğinde kimseler heyecanlanmıyor ama o
dönemlerde 'Şeker istihsalin'deki küçük bir artış bile büyük övünç
kaynağıydı. 'İthal ederdik, İmal ediyoruz, İhraç edeceğiz'
Bu sloganın yer aldığı 1959 yılındaki bir ilanda diğer iki beyazda
olduğu gibi 1949'dan beri artan fabrika sayısı ve istihsal kamuoyuyla
paylaşılıyordu... 1926'lar, 1949'lar, 1959'lar geride kaldı. Bugün
30'a yakın fabrika var Türkiye'de. 27 fabrika Türkiye Şeker Fabrikaları
AŞ'ye ait (TŞF) ve KİT statüsünde. 3 fabrika pancar ekicilerinin
kooperatifi olan Pankobirlik yönetiminde ve özel sektör kuruluşu
statüsünde.
Şeker bu kez de hem özelleştirme kapsamına alınması; hem de ABD'li
Cargill'in Türkiye'de yaşadığı bazı "sorunlar"ın, önümüzdeki
günlerde ABD'ye gidecek olan Başbakan Erdoğan'ın gündemine taşınması
ile de gündemde. Bilindiği gibi ABD hükümetinin, ziyaret öncesi
Türkiye'ye ilettiği üç mesajdan birisi de Cargill'in sorunlarına
çözüm bulunması ile ilgiliydi.
Gözden çıktı
Bir zamanlar devleti 'büyüten' şekerde özelleştirme kararı oldukça
'radikal' nitelikte. Devlet tamamen çekilmek istiyor. Ürettiği
hammaddeyi soyadı olarak alan Nuri Şeker'in fabrikası da özelleştirme
listesinde.
TŞF'ye ait tüm tesisler (ki bunların arasında alkol fabrikaları,
tarım işletmeleri vs. var) 2000 yılında özelleştirme kapsamına
alındı. TŞF'ye ait 27 fabrikada 15 bin kişi çalışıyor. 100 bin
ton/gün pancar işleme kapasitesine sahip bu fabrikalar, Türkiye'de
toplam şekerin yüzde 75'ini üretiyor. Fabrikalarda kristal, küp
ve kahverengi şeker gibi ana ürünlerin yanında şekerleme, lokum,
melaslı kuru küspe, melas gibi yan ürünler üretiliyor. Şirketin
özelleştirme kapsamına alınan alkol fabrikalarında da alkol, füzel
yağı ve kuru maya üretiliyor. Fabrikalara 57.6 milyon litre/yıl
üretim kapasitesine sahip.
Bunların yanında özelleştirme kapsamındaki iki tarımsal işletme
2 bin 100 hektar arazide bitkisel ve hayvansal üretim yaparken,
beş makine fabrikası da 15 bin ton / yıl imalat kapasitesine sahip.
Şirketin ayrı 11 iştiraki de bulunuyor. 1.8 milyon tonluk tüketim
potansiyeli taşıyan sektörün ana oyuncusu olan Türkiye Şeker Fabrikaları,
alkol ve makine endüstrisi gibi yan iş kollarından ek değer yaratılmasını
sağlayacak mevcut üretim hatlarına sahip. Bunlar ayrıca hammadde
kalitesi itibariyle yüksek kâr marjı potansiyeli taşıyor.
Tüm bunların yanında modernizasyon yatı-rımlarının yapılmaması
da dezavantaj olarak görülebilir. Şirket, ISO 500 araştırmasının
2002 sonuçlarına göre satış hasılatında dördüncü, üretimden satışlarda
sekizinci, kârlılıkta üçüncü sırada yer alıyor.
Fabrika grupları
Bir elin parmakları bile bir değilken, coğrafi ko-num, kapasite,
pancar verimliliği ve teknoloji açısından da fabrikalar bir değil.
Bu nedenle özelleştirmeye tabi olacak fabrikaların bir kısmı yatırımcıların
iştahını kabartacak gibi görünü-yor. Bununla birlikte iştahı çok
da açmayacak fabrikalar da yok değil.
Uzmanlar bu çerçevede ihale öncesi bölgelere göre yapılacak olan
fabrikaların gruplanması özelleştirmenin başarısı açısından önem
taşıdığını belirtiyor. Hatta satış sürecinde verimli - kârlı fabrikaların,
atıl ve verimsiz olanlarla birlikte paketlenerek satışı da değerlendirilen
tratejilerden biri.
'Fabrikalar bedelsiz olarak bize devredilsin'
Şeker piyasasının en büyük oyuncularından Pankobirlik, pancar
üreticisini temsil ediyor. 1 milyon 800 bin üreticisinin ortağı
olduğu 31 pancar kooperatifi var. Yılda yaklaşık 450 bin aile
şeker pancarı tarımı yapıyor.
Pankobirlik yönetimine göre, iç piyasayı ve pancar ziraatını tehdit
eden üç gelişme var. Bunlardan nişasta bazlı şeker üretimindeki
hızlı büyüme, ithalat rakamları bilinmemekle birlikte gelir düzeyi
yüksek kesimde kalorisi düşük alternatif diğer tatlandırıcıların
(sakarin, aspartam) kullanımının artışı ve kaçak şeker girişidir.
Serbest bölge, sınır ticareti yoluyla yılda 100 - 150 bin ton
seviyelerinde kaçak şeker girişi oluyor.
'Bu haliyle devlete yük'
Pankobirlik özelleştirme konusunda sanayinin bedelsiz olarak kooperatif
konsorsiyumuna devrini öneriyor. Görüşleri özetle şöyle: "Sektör
bir bütün halinde ve bir konsorsiyum çerçevesinde Pankobirlik
Koordinasyonunda Pancar Kooperatifleri, çalışanları ve özel sermaye
katılımcılarından oluşan gruba devredilmelidir. Özel sermaye gruplarının
tüm şirketlerin sermaye yapılarına iştirak etmeden kârlı buldukları
şirketlerin sermaye kompozisyonunda yer almalarına imkân sağlanmalıdır.
Sanayi özelleştirilirken elbette bir kıymet takdiri olmalıdır.
Ancak öncelikle bedelsiz devri tartışılmalıdır. Zira mevcut halleriyle
devlete yüktür. Bu uygun bulunmaz ise uygun bedel, yani ürün karşılığı
takas yöntemiyle üretici grubuna devredilmelidir.
Devlet tarafından yönetilmekte iken, 1992 yılında özerkleştirilen
çoğunluk hissesi pancar kooperatiflerinin olan 3 özel şeker fabrikasında,
hiçbir çalışanın iş güvencesi elinden alınmamış, aksine daha saygın
davranılmış, çalışan iradesi aksine hiçbir karar alınmamış, toplu
iş sözleşmelerinde ise kamu şeker fabrikaları çalışanlarına göre
yüzde 20 daha yüksek ücret verilmiştir. Özerkleştirilen 3 özel
şeker fabrikasında (Amasya, Kayseri ve Konya) tarım ve işletme
teknolojisi değerleri ile çalışanların verimliliği daha da arttırılmış,
fabrikalar rantabl çalışır hale getirilmiştir."
'Sosyal ve kültürel boyutu göz ardı edilmesin'
Özelleştirmeden elde edilen geliren maksimize edilebilmesi için
kamu hisselerinin tamamının satılması gerektiğinin söyleyen Ernst
& Young Kurumsal Finansman Bölümü Başkanı Can Deldağ, "Bu
durumda özelleştirme stratejisinin yeni sermaye yapısında pancar
üreticilerinin aktif rol oynayabileceği bir zemine dayandırılması
gerekiyor" dedi.
Özelleştirmeye talip olacak yatırımcıların satılacak olan fabrika
gruplarının operasyonel verimlilik ve finansal kârlılıklarını
sağlayabilecek know how ve sektörel deneyime sahip olması gerektiğini
belirten Deldağ şöyle devam etti:
Değerli aktifleri var
"Özelleştirme süreci içerisinde pancar üretici birlikleri
ve nişasta bazlı şeker üreticileri gibi sektördeki önemli oyuncuların
beklentilerinin analiz etmek öncelikli önem taşıyor. Özelleştirme
kapsamında bulunan bazı şeker fabrikalarının arsa ve arazi gibi
operasyonel olmayan değerli aktifleri bulunuyor. Dolayısıyla özelleştirme
sürecinde söz konusu aktiflere ilişkin spekülasyonların önlenmesini
sağlamak amacıyla sektörde uzun yıllar birikim edinmiş üretici
ve kuruluşların ön planda tutulacağı şekilde fabrikaların gerçek
taliplerin belirlenmesi şart. Bununla birlikte özelleştirmeye
talip yatırımcılara şeker fabrikalarının özelleştirme sonrasında
belirli bir süre boyunca üretime devam etme zorunluluğunun şart
koşulması sektörün geleceği açısından önem taşıyor."
|
GÜNDEM
>>
İkinci
tarım şurası
>>
Mısırdaki
yanlış fiyat politikası
>>
Şeker gibi işe yeni patron aranıyor
>>
Greyfurtta ihracat desteği artışı rafa kaldırıldı
ANA
SAYFAYA DÖN
Sosyal boyutların gözardı edilerek sadece beş -
altı fabrikanın özelleştirilmesinin başarılı bir özelleştirme
örneği olmayacağını kaydeden Deldağ, "Aksine ciddi sosyal,
ekonomik ve kültürel sorunları beraberinde getirecek. Bu kapsamda
özelleştirme bir bütünlük içerisinde ele alınmalı ve üreticilerin
de etkin olabileceği bir model benimsenmeli."
'ABD hükümeti bizi dört yıldır takip ediyor'
Piyasanın, Türkiye Şeker Fabrikaları'nın özelleştirilmesinde,
muhtemel alıcılar arasında saydığı Cargill, Business'a yaptığı
açıklamada, böyle bir konunun Cargill'in gündeminde olmadığı,
bugüne kadar da zaten hiç gündemine gelmediğini belirtti. Cargill
yetkilileri "Şirketimiz sadece Türkiye'de değil, Amerika,
Avrupa Birliği ve diğer ülkelerde de mısırdan elde edilen nişasta
bazlı şeker üretiminde yoğunlaşmıştır" dedi.
Şu anda belirgin hale gelmiş bir özelleştirme şablonunun ortada
olmadığına dikkat çeken Cargill yetkilileri, bu nedenle şekerde
özelleştirmenin sektörü ve piyasayı nasıl etkileyeceği konusunda
bir projeksiyonun şimdilik zor olduğunu söylediler.
Cargill yetkilileri şöyle dedi:
"Bu aşamada yorum yapmak erken olur, ama genel anlamda tüm
özelleştirmelerin serbest piyasa ekonomisi şartlarına uyumu ve
verimliliği artıracağını söyleyebiliriz. Türkiye'de kısa vadede
şeker arz - talep dengesinin oluşturulması gerekir. Sanayi kuruluşları
sakaroz ve fruktoz taleplerini karşılayabilmelidir. Glikoz'un
bir şeker olmadığının AB dahil bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de
de kabul edilmesi gerekir. Talebe göre kota sadece sakaroz için
değil, fruktoz için de uygulanmalıdır."
'Yeni girişimde bulunmadık'
Başbakan'ın ABD ziyaretinde Cargill'in taleplerinin de gündeme
alınması için bir girişimleri olup olmadığı konusuna yetkililer
şöyle yanıt verdiler:
"ABD Hükümeti, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada yatırım
yapan şirketlerini ve vatandaşlarını yakından takip ediyor. Hatta
bununla ilgili bakanlıklarında bazı birimler oluşturulmuş durumda.
Bu birimlerin tek görevi yurtdışındaki yatırımları, şirketleri
ve kişileri takip ederek raporlama yapmak. Cargill de Türkiye'de
bu şekilde takip edilen şirketlerden biri. Cargill Türkiye'nin
sorunları son 4 yıldır zaten bu ilgili birim tarafından takibe
alınmıştır. Dolayısıyla, bu konuda yeni bir girişimde bulunulmamıştır."
Cargill yetkilileri, yaşadıkları 'sorunlar' ve talepleri ile
ilgili de şu açıklamayı yaptı: "Orhangazi Mısır İşleme Tesisi'nin
yatırımı YPK kararı neticesinde 1998'de başladı. Nisan 2000'de
tüm izinler tamamlandı. Ancak sözkonusu yatırım için İdare tarafından
verilen bazı izinlerin iptali için Bursa Barosu önderliğinde İdare
aleyhine davalar açıldı. Devam eden davaların ortaya çıkardığı
belirsizlik, Cargill'in yatırımların önünde önemli bir engel teşkil
ediyor. Nihai çözüm konusunda Sanayi Bakanlığı ile yapılan görüşmeler
neticesinde benzer nedenlerle Cargill gibi 70 sanayi yatırımının
da çözüm beklediği ve bu çerçevede Endüstri Bölgeleri Kanunu'nda
değişiklik yapılarak yatırımların önünün açılacağı ifade edilmiştir.
Bu kanun değişikliğinin bir an önce yasallaşması ve uygulamaya
alınması Cargill ve diğer 70 başvuru sahibi için ivedilik taşımaktadır."
'Fabrikaları grupluyor, değerleme yapıyoruz'
Bilindiği gibi Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (Türkşeker), Özelleştirme
Yüksek Kurulu'nun (ÖYK) 20 Aralık 2000 tarih ve 2000 / 92 sayılı
kararı ile özelleştirme kapsamına alındı. Kararda kurumun özelleştirmeye
hazırlanması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı'nın (ÖİB) birlikte çalışması öngörüldü.
ÖYK, ayrıca 27 Haziran 2003'te Baha Esat Tekand Kütahya Şeker
Fabrikası (yüzde 56), Amasya Şeker Fabrikası (yüzde 15) ve Kayseri
Şeker Fabrikası'ndaki (yüzde 10) Türkşeker'e ait kamu hisselerinin
satış yöntemi ile özelleştirilmesine karar verdi. Bu kararda Türkşeker'e
ait fabrikalardan portföy oluşturul-ması, özelleştirme programına
alınan şirketlerin portföylerin 2004 Mayıs ayından itibaren ihale
ilanına çıkılması öngörüldü.
İlan mayıs ayında
ÖİB yetkililerinin yaptığı açıklamaya göre bu karar çerçevesinde
Türkşeker'e ait fabrikalarda özelleştirme grupları oluşturulması
yönünde çalışmalar devam ediyor. Yetkililerin verdiği bilgiye
göre gelişmeler şöyle: *Başta Baha Esat Tekand Kütahya Şeker Fabrikası
olmak üzere Amasya Şeker Fabrikası ve Kayseri Şeker Fabrikası'ndaki
ÖİB hisselerinin satışı için 2004 yılının ilk çeyreğinde ihale
ilanına çıkılması hedefleniyor. İhale ilanı hazırlık çalışmaları
devam ediyor.
* ÖYK'nin aynı kararı gereğince Türkiye - Libya Ortak Tarım ve
Hayvancılık, Yeni Çeltek Kömür ve Madencilik, Kömür İşletmeleri,
Türkiye Elektro Mekanik Sanayi, Türkiye Kalkınma Bankası ve Türk
Arap Pazarlama'da bulunan Türkşeker'e ait iştirak hisselerinin
de satış yöntemi ile 2004 yılı içerisinde özelleştirilmesi planlanıyor.
* Ayrıca ÖYK, Türkşeker'in mali ve hukuki yönden özelleştirmeye
hazırlık çalışmaları kapsamında faaliyeti ve kullanımı ile doğrudan
doğruya ilgisi olmayan işletme dışı atıl durumdaki varlıklarının
ve şeker üretimiyle ilgisi olmayan birimlerin Türkşeker tarafından
satılarak sonuçlandırılmasını da kararlaştırıldı.
* ÖİB varlık ve hisse değerleme çalışmaları için Değer Tespit
Komisyonları oluşturdu. Bu komisyonun gerek görmesi halinde danışman
firmalar da tutulacak.
|