SEKTÖREL
Dr.
Necmi PİLANALI
Ankara Tarla Bitkileri Merkez Arşt. Enst.
Tarımda
Humik Maddeler İlaç mı? Yoksa Toprak Organik Maddece Aç mı?
İnsanoğlu dünyada yaşamaya başlaması ile aklı gereği
ortama fazlaca girişmeye başlamıştır. İlk devrelerde, toplayıcı
tabiat insanı iken, yapmış olduğu zarar fazla olmamıştır. Ancak
ateşi kullanmaya başlamasından sonra insan doğal florada geniş
çapta tahribata başlamış; beslen-me, ısınma, barınma gibi ihtiyaçlarında
bitki örtülerinden yararlanmaya ve yararlandığı oran-da tahribe
devam etmiştir. Bu aşamadan da ileri giden insanoğlu, toprağı
işleyerek toprak yüze-yini örten bitki örtüsünü öldürmüş, toprağın
işlenmesine bağlı olarak havalanmanın etkisiyle organik maddenin
tükenmesine neden olmuş ve sonuçta gevşek hale gelen toprak kolayca
aşındırılmış, kazılmış, sıçratılmış ve yüzeyden akan sularla kolayca
sürüklenmiştir (1).
İnsanoğlunun yok olmasına neden olduğu toprak organik maddesi
kompleks, heterojen bir toprak bileşenidir. Ağırlık olarak çoğu
toprakların çok düşük bir yüzdesini oluşturmasına karşın, toprak
verimliliğini ve yapısını etkileyen önemli bir toprak öğesidir.
N, P ve S için kaynak ve depo; toprak organizmaları için de enerji
kaynağı görevi görür. Organik madde çoğu toprakların katyon değişim
kapasitelerinin % 20-70'inden sorumludur (2). Organik madde toprak
agregasyonunu, havalanmasını, su tutma kapasitesini, geçirgenliğini,
olumlu yönde etkileyerek erozyonu önler. Bunların yanı sıra, tarımsal
amaçla kullanılan kimyasal bileşiklerin adsorpsiyonunda da önemli
rol oynayarak birçok pestisitlerin toprağa uygulanma oranını da
direk olarak etkiler (3).
Toprak organik maddesi başkalaşım durumuna göre 2'ye ayrılır.
1. Ölü Örtü (döküntü) Maddeleri: Bitki artıkları, ölü kökler,
hayvanlar, bunların unsurları ölü örtü maddeleridir ve humin olmayan
maddeler olarak isimlendirilir. 2. Humik Maddeler: Eskiden toprak
organik maddesinin bütününe humus denirdi. Günümüzde bilim adamları
humus kavramını sadece humik maddeler için kullanmaktadırlar.
Humik maddeler ileri derecede değişime uğramış ve doku strüktürü
belirlenemeyen maddelerdir. Genellikle 3 fraksiyon halinde gruplandırılabilir:
(a). Alkali çözücüde ekstrakte edildikten sonra kuvvetli asitlerle
(HCl) çöktürülebilen humik asit, (b). alkalin ekstraktın asitleştirilmesi
durumunda çözelti içerisinde bulunan fulvik asit, (c) derişik
asit ve bazlar tarafından humik maddelerden ekstrakte edilemeyen
humin fraksiyonudur (4).
Toprak humik maddeleri, bitkilerin gelişiminde doğrudan ve dolaylı
önemli bir rol oynar. Dolaylı etkiler, suyun tutulması, drenaj,
havalanmanın iyileştirilmesi ve metalik iyonlar ile kileytli bileşikler
ya da metalik-hidroksitler oluşturarak suda çözünebilir formları
meydana getirerek; bu elementlerin bir çoğunun çözünürlüğünü de
kontrol eder. Bitkilere doğrudan etkisi, kök gelişimi ve bitkilerin
absorbe ettiği besin elementleri metabolizmalarını etkilemesi
ile meydana gelmektedir (5).
Değerlendirme ve Öneriler
Yaşadığımız yüzyıl teknolojik gelişmeler ve yeniliklerin en hızlı
olduğu bir çağdır. Hızla artan insan nüfusuna karşılık tarımda
pek çok yeniliği de gündeme getirmiştir. Bir taraftan nüfusun
artmasıyla tarımsal alanların kullanımının son noktaya gelmesi,
diğer taraftan tarımsal faaliyetlerdeki hatalar sonucunda tarımda
kullanılan alanların daralması; artan insan hayatının devamı için
çeşitli çareler aramaya yöneltmiştir. Tarımdaki yeniliklerin sadece,
makinalaşma veya hibrid tohumların geliştirilmesiyle bitmediği
görülmüştür. Diğer yandan bitkinin beslenmesini olumsuz şekilde
etkileyen ve verimde azalmaya neden olan toprak koşullarının sağlanması
ya da iyileştirilmesi yoluna gidilmiştir. Araştırmalar sonucunda
olumsuz koşulların temelde topraktaki organik madde yetersizliğinden
kaynaklanmaktadır. Sorunu çözmek amacıyla topraklara organik madde
ilavesi yoluna gidilmiştir. Ancak, toprağa ilave edilmesi gereken
organik maddenin de bazı işlemlerden sonra kullanılması ve ihtiyaç
duyulan organik gübrenin fazlalığı; başka çareler aramaya yöneltmiştir.
Son yıllarda Türkiye ve dünyada organik maddenin toprağa ve bitkilere
en yarayışlı kısmı olarak belirlenen humik maddelerin çeşitli
yollarla elde edildikten sonra verilmesi yoluna gidilmiştir.
Tarımsal problemlere çare olarak düşünülen humik maddelerin kullanımında
da bazı aksamalar, yanlış düşünceler ve uygulamalar vardır. Nasıl
her ilacı her hastanın kullanmasının mümkün olmadığı gibi, humik
maddelerin de her derde ilaç olmadığı bir gerçektir. Humik maddelerin
yalnış kullanılmasından kaynaklanabilecek olumsuzluklar ve dikkat
edilmesi gereken faktörleri vermek için bu yazı yazılmıştır. Yazının
başında, Ülkemizin yenilikleri takip etmemesi ya da humik maddelerin
kullanımına karşı olmadığımı belirtmekte yarar görüyorum.
Organik maddenin yapısal parçalanmasına ayrışma, humik maddelere
dönüşmesine de humifikasyon denir. Organik maddelerin mikrobiyal
olarak hemen hemen tamamen anorganik maddelere kadar (CO2, H2O)
ayrışmasına mineralizasyon denir. Hayvanların ve özellikle bitki
aksamlarının ölümüyle; ayrıca hayvansal, bitkisel salgı ürünlerinin
büyük bölümü mineralize olur. Bu sırada organik maddenin içerdiği
bitki besin maddeleri açığa çıkar (örneğin Mg, Fe, N, S). Toprağa
verilen organik maddenin bir kısmı mineralizasyona uğrarken, bir
kısmı da humifikasyona girer, onlarca yıllık periyotta parçalanarak
humik maddeler oluşur. İlave edilen organik maddenin de yalnızca
küçük bir bölümü humik maddelere dönüşür ve uzun süreli muhafaza
edilebilir. Humik maddeler döküntü artıkları ile birlikte toprağın
organik madde gövdesini meydana getirir; bu bileşiğin tür ve miktarı
esas itibariyle vejetasyona, organik maddeyi parçalayan, humifiye
eden ve mineral maddelerle karıştıran çeşitli toprak organizmalarının
hayat koşullarına bağlıdır (4).
Çoğu topraklarda humik maddeler yaklaşık olarak % 50 humin, %
40 humik asit ve % 10
fulvik asit düzeninde bulunmaktadır (6). Örneğin
toprağa % 75'lik humik asit ilave ettiğimizde ve uygun iklim şartlarında
fulvik asitten humik asite dönüşüm de humik asiti arttıracaktır.
Ancak, bu durumda toprak organik maddesinin çok küçük miktarını
oluşturan humik maddeler değil humik asit olacak; hatta humik
asitin miktarı da organik madde ilavesinin olmadığı, su, iklim,
toprak ve mikroorganizma koşullarına bağlı olarak değişmekle birlikte
organik maddeden bile yüksek olabilecektir. Bunun yanında, humik
asitin humin maddelere dönüşmesi sonucunda oranı da % 50'lerin
üzerine çıkacaktır. Böylece humik madde bileşenlerinde dengesizlik
kendini gösterecektir.
Humik asitin toprakların tuzluluk seviyelerinin düşürülmesinde
(7), renginden (8), metallerle kileyt bağları oluşturulmasında
(9) ve ağır metallerin toksik etkisini azaltmasında etkili olduğu
araştırmalarla ortaya konulmuştur (10). Ancak, toprağa humik asit
kapsamı yüksek humik maddeler ilave edildiğinde, bünyesinde yeterli
fulvik asit bulunmayacağı için faydaları da görülemeyecektir.
Fulvik asit, topraklarda agregatların oluşmasında (11), katyon
değişim kapasitesinde (12), mikroorganizma faaliyetlerine olumlu
etkilerinin olduğu (13) ve ağır metallerin toksik etkisini azalttığı
belirlenmiştir (10). Yükzek dozlu humik asitin toprağa verilmesi
durumunda, humik asitten fulvik asite dönüşüm olsa da ve toprak
humik madde içindeki humik asit, fulvik asit arasındaki denge
bozulmaktadır. Bunun yanında, sıcak iklim, yetersiz su ve toprak
pH'larının mikroorganizma faaliyeti için uygun olması durumunda,
ilave ettiğimiz humik asitler fulvik asitten daha fazla huminlere
de dönüşmektedir. Huminlerin toprak ve bitkilere yararının olmadığı,
topraktaki humik maddelerin alınma işleminde kullanılan kimyasallarla
bile topraktan alınamadığı unutulmamalıdır.

Humik maddelerde humik asit ve huminler organik maddenin ileri parçalanma
ürünlerindendir. Karpukhın ve Kulchaev (14) humik maddelerin molekül
ağırlığına göre: Humik Asit > Lignofulvonik Asitler> Fulvinik
Asitler> Fulvik Asitler düzeni içerisinde azaldığını; humik asitlerin
molekül ağırlığını 81.000-150.000 ve 150.000'in üzerinde, fulvik
ve lignofulvonik asitlerin molekül ağırlığını 64.000-76.000 aralığında
olduğunu (14) ve moleküler ağırlığındaki artışın humik maddelerin
topraktaki koşullarına bağlı olarak hareketliliğini de arttırdığı
kabul edilmiştir (15).
Topraklarımıza humik maddeler yerine organik madde ilave edilmesiyle
başlayan humifikasyon süreci, humik maddeler oluşumunda ve topraklarımıza
devamlı olarak organik madde verilmesi durumunda humik asitler
kolaylıkla oluşabilirken, organik madde verilmediği durumlarda
fulvik asit kapsamlarının düşük olduğu görülmektedir. Çünkü, fulvik
asit humik asite dönüşerek, miktarı hızla düşer. Daha ileri aşamalarda
humik asitlerden humin maddeler oluşur. Oysa ki, fulvik asitin
toprak özellikleri üzerine humik asit kadar etkili olduğunu ve
toprağımızda humik asitin gerçekleştiremediği, fulvik asitten
kaynaklanan yararları görememiş oluruz. Avrupa ülkelerinde toprak
asidik, soğuk ve nemli olduğu için mikroorganizma faaliyeti düşük,
organik madde kapsamları ve devamlı olarak organik madde ilave
etmeleri nedeniyle fulvik asit kapsamları yüksek; ama, humik asit
ve humin madde kapsamları düşüktür. Avrupalı çiftci topraklarındaki
organik madde, humik maddeler arasındaki ve humik madde içindeki
dengesizliği gidermek için topraklarına humik asit vermektedirler.
Bizlerde topraklarımızdaki organik madde, humik maddeler ve humik
madde bileşenleri arasındaki dengeyi bozmayarak, ülkemiz koşullarında
organik maddenin humifikasyonuyla humik asit, humin maddelere
dönüşümün olması nedeniyle; fulvik asit kapsamları yüksek humik
madde bileşiklerini vermemiz gerekmektedir.
Toprağa verilen humik madde kapsamı yüksek bileşikler ile topraktaki
organik maddenin yarayışlığı da azalmaktadır. Lee ve Bartlett
(16) organik madde düzeyi optimum düzeyin altında olan topraklara
humik maddelerin uygulanması durumunda, toprakların organik madde
düzeyinin azaldığını bildirmişlerdir. Araştırıcıların paralelinde
Pilanalı ve Kaplan (17) optimum düzeyin altında organik maddeye
sahip deneme toprağına uyguladıkları katı humik asitin sıvı humik
asitten daha fazla toprağın organik maddesi ve meyve rengi üzerine
olumsuz etkisinin olduğunu belirlemişlerdir. Katı humik asitin
sıvı humik asitten daha fazla humik asit kapsamına sahip olması
ve toprağın organik madde düzeyini azaltmasına bağlı olarak; çilek
meyve rengi üzerine olumsuz etkisinin olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Ayrıca, Pilanalı (18) sıvı humik asit uygulamaları sonucunda meyvenin
sakaroz ve toplam şeker kapsamı üzerine olumlu etkilerinin olduğunu
belirlemiştir. Basılmış çeşitli araştırma sonuçlarında organik
maddenin meyvenin şeker kapsamını arttırıcı etkileri belirlenmiş
olmasına karşın; sıvı humik asit uygulamalarıyla meyvenin toplam
şeker kapsamları ile toprağın organik madde kapsamı arasında %
5 düzeyinde önemli (r= -0.492*) negatif ilişki bulmuştur. Kısaca,
uygulanan humik asitli bileşiklerin toprak organik maddesini azaltıcı
etkisiyle; meyvenin toplam şeker ve organik madde arasında negatif
ilişkinin meydana geldiğini bildirmiştir.
|
SEKTÖREL
>>
Biber
Yetiştiriciliği
>>
İpekböceğine
destek yaradı
>>
Dünya su günü
>>
Tarımda
humik maddeler ilaç mı? yoksa toprak organik maddece aç mı?

ANA
SAYFAYA DÖN

Humik maddelerin toprakta parçalanması için belirli
bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Yanebayashi ve ark. (19) peat
topraklarının kurutma işleminden sonraki değişimini incelemişler
ve kurutma işleminin ilk 5 yılı süresince humik asitlerin değişime
uğradığını ortaya koymuşlardır. Yeni oluşmuş humik asitlerde humifikasyonun,
kurutma işleminin 10. yılına kadar uzayabileceğini saptamışlardır.
Bu süre araştırmalara göre aşağı yukarı 5-10 yıl arasında değişmektedir.
Toprağa verilen humik maddelerin bünyesindeki humik asit ve humin
konsantrasyonun yüksek olması durumunda parçalanma için daha uzun
süreye ihtiyaç vardır.
Kullanılan humik maddelerin bitki besin maddesi olan metallerle
kompleks yapı meydana getirerek yarayışlılığının azalmasına neden
olduğu görülmüştür. Portal ve ark. (20) Al ve Fe-humatların kompleks
yapı gösterdiğini bulmuştur. Gupta ve ark. (21) Sıkkım'dan (Hindistan)
aldıkları bir toprak örneğinde fosfor, bakır, aluminyum ve demirin
adsorpsiyon düzenini Fe> Al> Cu> P; desorpsiyon düzenini
ise, P> Al> Cu> Fe şeklinde belirlemişlerdir. Manunza
ve ark. (22) humik maddelerin kompleks yapı oluşturma yeteneğinin
Cu(II) > Pb(II) > Mn(II) >> Cd(II) şeklinde olduğunu
saptamışlardır. Dkhar ve ark. (23) Hindistan'daki Meghalaya bölgesindeki
tarım ve ormanlık arazilerden ekstrakte ettikleri humik ve fulvik
asitlerin metal iyonlarla olan interaksiyonlarını incelemişler;
fulvik asitlerin Cu, Zn, Fe ve Mn'ı, humik asitlere göre daha
büyük absorpsiyon ve fiksasyon kapasitesine sahip olduğunu bulmuşlardır.
Linehan (24) fulvik asitin Ca, Mg, Zn, Mn, Fe ile kompleks yapı
oluşturduğunu bildirmiştir. Kreij ve Basar (25) mercan köşkü,
kekik, reyhanın besin maddeleri alımı üzerine humik maddelerin
etkilerini NFT ortamında üç humik madde düzeyinde (kontrol, düşük
ve yüksek) araştırmışlar ve uygulamaların Fe, Mn, Zn ve Cu alımını
her üç bitkide de azalttığını bildirmişlerdir. Bitki besin maddelerindeki
azalmanın humik maddelerin Fe, Mn, Zn ve Cu ile kompleks yapı
oluşturmasının ve bu komplekslerin yarayışlılığının EDTA-kileytlerinden
daha düşük olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca, toprakta katyonların
Si bölgeleri üzerinde organo-metalik kompleksler oluşturduğu bulunmuştur
(26). Jin ve ark. (27) humik asitin metal iyonları tutma oranları
çok hızlıdır ve adsorpsiyon 2 dakika içerisinde meydana gelmektedir.
Fakat, diğer reaksiyonlarla rekabet ettiği durumlarda 1 gün içerisinde
dengeye de ulaşılmaz.
Bunun yanında, yurt dışından aldığımız bu materyallerin içerisindeki
oranın gerçekten doğruyu yansıtıp yansıtmadığını, içerisinde boya,
toprağa zararlı maddelerin olup olmadığını ortaya koyacak bir
laboratuvarımız bile bulunmamaktadır. En kısa zamanda yurt dışından
aldığımız materyalin durumunu ortaya koyacak laboratuvarı oluşturmamız
ve materyalin kendi toprak ve iklim şartlarımızda kısa bir deneme
yapıldıktan sonra ülkemizde pazarlanması gerekmektedir.
Sonuç
Toprakların humik madde ve bileşenleri, toprağa organik madde
ve humik maddelerin yoğun olarak verildiği durumlarda takip edilmesi
gerekmektedir. Inbar ve ark. (28) hayvan atıklarının kompostlanması
aşamasında humik maddelerin 377'den 710 g Kg-1 organik madde düzeyine
olmak üzere iki katına çıktığını, humik asit miktarının, 184'den
457 g Kg-1 organik madde değerine artış gösterdiğini, fulvik asitlerin
kompostlama işlemi süresince değişmeden (80-100 g Kg-1 organik
madde) kaldığını ve humin maddelerin ise, 107'den 170 g Kg-1 organik
madde düzeyine yükseldiğini bildirmişlerdir. Bu araştırma sonucu
kompostlama işlemi süresince görülen durumdur. Elde edilen sonuçlar
farklı toprak, iklim, sulama, kültürel işlemler, yetiştirilen
bitki, verilen organik madde ve humik maddelere bağlı olarak da
değişiklik göstereceği de bir gerçektir.
Bununla birlikte, araştırmalara göre toprakta organik madde noksanlığına
bağlı olarak bitkide beslenme noksanlıklarının olduğu belirlenmiştir.
Bouhot ve Bonnel (29) çilek yetiştiriciliğini sınırlayan beslenme
sorunlarında birçok faktörün etkili olduğunu; % 74'ünü toprakların
yüksek bitki besin maddesi kapsamlarından ve organik madde yetersizliğinden
kaynaklandığını bildirmişlerdir. Fakat, toprakta hiç bir zaman
humik maddeler noksanlığı nedeniyle beslenme noksanlıkları ve
bazı problemlerin olduğu yö-nünde bir araştırma sonucu bulunmamaktadır.
İleri gelecekte yapılacak toprak analizlarinde humik madde düzeyi
sonuçları da önemli olacaktır. Farklı toprak, iklim ve bitki türüne
bağlı olarak toprakta bulunması gereken humik madde düzeyleri
saptanacak; analizlerle humik maddeler, organik madde arasındaki
oran yardımıyla üreticinin organik madde ile humik madde arasındaki
oranı koruyup korumadığı ve humik madde bileşenleri hakkında bilgi
verecek, buna bağlı olarak da topraktaki humik madde düzeyini
yeterli düzeye çıkarmak için ilave edilmesi gereken miktarlar
bulunacaktır. Ancak, humik madde hakkında bilinmeyen çok şeyler
olduğu gibi, organik madde ile humik maddeler arasındaki oranın
farklı iklim ve toprak şartlarındaki durumu hakkında yeterli bilgi
de bulunmamaktadır. Yine de, humik maddelerin toprağın organik
madde kapsamından düşük olması zorunluluğu da unutulmamalıdır.
Topraklarımızın organik maddece yetersiz olduğunu ezberledikten
sonra topraklarımıza organik madde vermeden toprağa sadece humik
maddelerin verilmesi; aç olan bir insana yemek yerine keyif kahvesinin
verilmesine benzemektedir. Bizler öncelikli olarak topraklarımızın
organik madde düzeylerini arttırdıktan sonra humik madde düzeylerini
yükseltebiliriz. Humik madde kapsamlarını yükseltirken de, topraklarımızın
pH, sıcak iklimimiz ve mikroorganizma faaliyetlerinin yüksek olduğu
unutulmayarak, humik maddelerin verilen materyalde dengeli olmasına,
toprağın organik madde, humik maddeler ve humik madde içerisindeki
dengeyi bozmadan, verilen materyalin humik asit ve humin kapsamları
düşük, fulvik asit kapsamı yüksek humik madde bileşiklerini; en
uygunu sıvı içerisinde çözülmüş olanlarını daha fazla tercih ederek
vermeliyiz. Fulvik asitleri verirken de, bitki besin maddesi metallerin
yüksek olduğu durumda dikkatli olunması ve humik madde bileşenlerinin
daha az konsantre olmasına dikkat etmeliyiz.
Yoğun bitkisel üretimin yapıldığı sera ve meyve bahçelerinde
de öncelikli olarak toprağın organik madde kapsamları yükseltilir,
arkasından da yukarıda sıraladığımız maddeler doğrultusunda toprağın
humik maddeler seviyeleri yükseltilmeye çalışılmalıdır. Bu yapılmaz,
organik maddenin değilde humik maddelerin toprakta arttırılması
yoluna gidilirse, organik madde ve humik maddeler arasındaki denge
humik maddelerin lehine bozulacağından toprakta organik maddeden
elde edilen faydalar gizlenir, humik maddeler organik madde arasındaki
olumsuzluklara, toprakta bitkilere yarayışlı olmayan humin madde
konsantrasyonunun artmasına, ekonomik kayıplara neden olur. Verilecek
humik madde miktarlarının da, üretim yapılan yöredeki iklim ve
toprak şartlarında yapılan denemeler sonucunda saptanmış olup
olmadığına dikkat edilmelidir. İthal edilen materyalin üretildiği
koşullarla ülkemiz koşulları arasında farklılıklar olabileceği
unutulmamalıdır.
Kaynaklar
1. Aydeniz, A. 1985. Toprak Amenajmanı. AnkaraÜni.Zir.Fak.Ya.:928,
Ders Kit.No:263, Ankara. 2. Stevenson, F.J. 1982. Humus
Chemistry. John Wiley and Jons, New York. 3. Schnitzer,
M. 1978. Soil Organic Matter. Editörs: M. Schnıtzer and S.U. Khan,
Elsevier Scientific Publishing Co., New York.
4. Schachtschabel, P., Blume, H.P., Brummer, G., Hartge,
K.H., Schwertmann, U., Fischer, W.R., Renger, M., Strebel, O.
1993. Toprak Bilimi, Türkçeye Çevirenler: H. Özbek, Z. Kaya, M.
Gök, H. Kaptan. Ç.Ü. Ziraat Fak. Genel yayın No: 73, Ders Kitapları
Yayın No: 16, Adana. 5. Lobartini, J.C., Orioli, G.A.,
Tan, K.H. 1997. Characteristics of Soil Humic Acid Fractions Separated
by Ultrafiltration. Commun. Soil Sci. Plant Anal., 28(9&10):
787-796.
6. Chiou, C.T. 1989. Theoretical Considerations in The
Partition Uptake of Nonionic Soil Compouns. p.1-23. In B.L. Sawley
and K.Brown (ed). Reactions and Movement of Organic Chemicals
in Soils. SSSA Spec. Publ. 22, ASA, CSSA, and SSSA, Madison WI.
7. Gumuzzıo, J., Polo, A., Dıaz, M.A., Ibanez, J.J. 1985.
Ecological Aspects of Humification in Saline Soils in Central
Spain. Reuved' Ecologie et de Biologie du Sd, 22(2): 193-203.
8. Schulze, D.G., Nagel, J.L., Scoyoc, G.E. van., Henderson,
T.L., Baumgardner, M.F., Stott, D.E. 1993. Significance of Organic
Matter in Determining Soil Colors. Soil Color Proceedings of Symposium,
San Antonia, Texas, 21-26 october 1990. Edited by Bingham, J.M.,
Ciolhosz, E.J., 71-90, Madison, USA; Soil Sci. Soc.of America
Inc. 9. Meısel, T. Lakatos, B. Mady, G. 1977. Biopolymer-Metal
Complex Systems. VII. Ion Exchange and Redox Capacity of Peat
Humic Substances. Agrokémia és Talajtan, 26 (3/4): 269-280. 10.
Gerzabek, M.H., Ullah, S.M. 1990. Influence of Fulvic and
Humic Acids on Cd and Ni-Toxicity to Zea Mays (L.). Boden Cultur,
41(2): 115-124. 11. Mishra, B. Srıvastava, L.L. 1990. Physico-Chemical
Characteristics of Humic Substances of Major Soil Associations
of Bihar (India). Plant and Soil, 122(2): 185-191. 12. El-Damaty,
A.A. Elgala, A.M. Hılal, M.H. Abd-El Latıf, I.A. 1975. Studies
on Humus Acids in Soils. II. Effect of Organic Residues and Soil
Types on The Chemical Characteristics of Humic and Fulvic Acids.
Egyptian Journal of Soil Sci.,15(2): 175-183.
|