SEKTÖREL
Prof.
Dr. Osman TEKİNEL
Ç.Ü. Zir. Fak. Tarımsal Yap. ve Sulama Bl.
Dünya Su
Günü
Birleşmiş Milletlerin 1993 yılında 22 Mart'ı “Dünya
Su Günü” olarak ilan etmesi, aslında insanlığın bir bilince ulaşmasının
sonucudur. 1992 yılı Rio Konferansı, dünya nüfusunun artışıyla
dünya doğal kaynaklar üzerindeki basıncın, dünyayı nereye götürdüğünün
farkına varılmasının bir göstergesidir.
Çevre kapsamı
Asrın başında, 2,5 milyar civarında olan dünya nüfusu asrın sonunda
6,2 milyarı çok aşmıştır. Eğer bu hızla giderse, doğal olarak
dünya nüfusu çok büyük rakamlara ulaşacaktır. Sadece hayatın bulunduğu,
yerküre üzerindeki canlı hayatı sürdürmek bile bir sorun haline
gelecektir. Bu korku ve endişe çevre kavramını doğurmuştur. Çevre
kavramının kapsamı içerisinde aslında 3 unsur yer almaktadır;
bunlardan birisi su, birisi hava, diğeri de topraktır.
Doğal olarak üç unsuru tamamlayan dördüncü etken ise ısıdır. İşte
doğal hayatı bu dördünün kapsamı içerisinde aramak gerekir.
Türkiye su açısından zengin bir ülkemi?
Dünya Su Komisyonunca “dünya Su Günü” nedeniyle yapılan bir açıklamada,
dünyada 1 milyar 400 bin insanın temiz sudan yoksun olduğu bildirilmiştir.
Bilim adamlarının yaptığı bir diğer açıklamaya göre ise, yaygın
önyargının aksine Türkiye su açısından zengin bir ülke değildir.
Kişi başına düşen su miktarımız, nüfusun hızlı artışı nedeniyle
giderek azalmaktadır.
Dünya'da su eksikliği sorunu
Uzmanlar, 21. Yüzyılın en büyük sorununun çölleşme, susuzluk ve
açlık olduğu konusunda hem fikirdirler. Su sorununun 21 yüzyılın
ilk 25 yılında daha da tırmanacağına dikkat çeken uzmanlar, su
sorunu yaşayacak bölgelerin başında Afrika, Ortadoğu, Hindistan,
Çin'in bir kısmı, Peru, İngiltere ve Polanya'nın geleceğini belirtmektedirler.
Birleşmiş Milletlerine bağlı Su Komisyonu yetkilileri, su eksikliği
ve kirliliği ile ilgili hastalıkların dünyada yılda 5 ila 7 milyon
insanın ölümüne yol açtığını bildirmektedir.
Su eksikliği sorunu'nun etkileri
BM'de yeni kurulan ve dünyanın su sorununun çözümüne hedef alan
komisyonun raporunda halen 29 ülkede 450 milyon insanın su sıkıntısı
çektiği, bu sıkıntısını 2025 yılına kadar, 45-50 ülkede 2.3 milyar
insanı etkileyeceği ileri sürülmektedir. Raporda dünya nüfusunun
3'te 2 'sinin yaşadığı bölgelere, tüm dünyaya yağan yağmurların
4'te 1'inin düştüğü de belirtilmektedir.
Suyun kaynağı yağmurdur. Bugün aynı zamanda Meteoroloji Günüdür.
Eğer iklim değişirde ülkeler yağmur almazsa, doğal olarak suyun
kaynağı yok olacaktır. Yani, suyu daha çok yağmurda aramak zorundayız.
Yağan yağmurun önemli bir kısmı akıp denizlere gitmekte, bir kısmı
toprak altına sızmakta, bir kısmı ise buharlaşmaktadır. Çok az
bir kısmı kar olarak yıldan yıla intikal edebilmektedir.
Biz Türkiye olarak suyun değerini biliyor muyuz?
Türkiye'de öncelikle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü kanalı ile
bilimsel biçimde su ve toprak kaynaklarının ölçülmesine ve değerlendirilmesine
başlanmıştır. Devlet Su İşleri (DSİ) geçen 45 yıl zarfında, dünyanın
en ileri ülkelerinde bu işler nasıl yapılıyorsa, Türkiye'nin su
kaynaklarını da o şekilde ele almış ve o şekilde yürütmüştür.
Büyük projeler için, çok güzel havza amenjman planlamaları yapmıştır.
Buna göre gelişmeler sağlanmıştır ve bugün 8,5 milyon hektar civarındaki
ekonomik olarak sulanabilir Türkiye topraklarının yarıya yakını
(4.5 milyon hektar) üzerinde sulama başlamıştır.
Su kullanımı
Türkiye bugün su sıkıntısı çeken ülkeler arasında değildir. Ancak
gerekli önlemler alınmazsa çok kısa süre sonra su sıkıntısı çeken
ülkeler arasına girebilir. Türkiye'de de kişi başına ortalama
düşen su miktarı 1730 m3/yıl. Aynı değer komşumuz Irak'ta 2000
m3 , Batı Avrupa'da ise 5000 m3'tür. 2030 yılında nüfusumuzun
80 milyon olacağını varsayarsak kişi başına düşen yıllık su miktarı
1100 m3 olacaktır. Bu değer halen su sıkıntısı çeken ülkeler rakamıdır.
Su kirliliği
Bilim adamları endüstrileşmiş ülkelerde milyonlarca ton kirleticinin
akarsulara ve denizlere boşaltıldığını, bunun sonucunda dünyadaki
bir çok akarsuyun kirlenme sonucu artık sadece taşıma amaçlı kullanılabilir
hale geldiğine dikkat çekmektedir. Bu tür sorunların Türkiye'de
de yaşanmaya başlandığını belirten ilgililer Gediz, Büyük Menderes,
Ergene ve Sakarya gibi nehirlerde kirliliğin ciddi boyutlara ulaştığını
vurgulamaktadırlar.
Dünyadaki toplam su miktarı
*Dünyadaki toplam su miktarı: 1.400 milyon km3
*Tuzlu sular, toplam suyun: % 97.5
*Tatlı su kaynakları, toplam suyun: % 2.5
*Tatlı suların göllerde, akarsularda ve barajlarda bulunan kısmı:
% 0. 3
Dünyadaki suyun yeterliliği
*Yeterli içme suyundan yoksun insan sayısı:1.5 milyar kişi
*Sağlıklı suya hasret insan sayısı: 2.3 milyar kişi
*Suyla ilgili hastalıklardan ölen insan sayısı: 7 milyon kişi/yıl
Dünyada nüfus durumu
Nüfus artış hızının çok yüksek oluşu yıllar boyunca kullanılabilir
su miktarının azalmasına neden olmaktadır. 2000'li yıllarda 6.2
milyar olan dünya nüfusunun 2025'te 8.5 milyar, 2050 'de de 10.5
milyar olması beklenmektedir. Dolayısıyla, gittikçe artan nüfus
nedeniyle tarımda, endüstride ve evsel su kullanımında bir miktar
daha artış görülecektir. Dünyada su eksikliği genel bir oluşum
şekli kazanacaktır.
Dünyada su ve arazi ilişkisi
* Dünyada toplam su tüketiminin sulamada kullanılan kısmı :% 73
* Kullanılabilir suyun % 27.5 'i endüstri ve evsel ihtiyaçlarda
tüketilir.
*Aşırı nüfus artışı nedeniyle tarımda kullanılan su miktarındaki
azalma nedeniyle tarımda kullanımı % 70'den % 63'e düşmüş evsel
ihtiyaçlardaki su kullanım artışı % 27.5 'ten % 32'ye yükselmiştir.
* Dünyada toplam işlenebilir tarım arazisi: 3 milyar 200 milyon
ha
* Sulanan tarım alanları (1995 yılı) : 253 milyon ha
* Tarım alanlarının halen sulanabilen kısmı % 17'si
* Sulanan tarım alanları (2010 yılında) : 290 milyon ha olacak
* Sulanan tarım alanları (2025 yılında) : 330 milyon ha olacak
* Kişi başına düşen tarım arazisinde son 10 yılda azalma, gelişmiş
tarım ülkelerinde % 14.3 olmuş.
Gelişmekte olan ülkelerdeki tarım arazisindeki azalma: % 40,
FAO'ya göre kişi başına düşen tarım arazisi 2000'li yıllarda:
0.23 ha. 2050 yılında 0.15 hektara düşecektir.
Türkiye'de tarım arazisi miktarları
Toplam tarım arazisi:28 milyon ha.Sulamaya uygun tarım arazisi:12.5
milyon ha.
Ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi:8.5 milyon ha. Halen
sulanan tarım arazisi:4.5 milyon ha.
Türkiye'de su kaynakları
Türkiye'de yenilenebilir su potansiyeli: 234 milyar3/yıl. Akarsular,
göller: 193 milyar3/yıl. Yeraltı suları: 41 milyar3/yıl. Teknik
ve ekonomik anlamda kullanılabilir su miktarı: 110 milyar3/yıl.
Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı: 1735 m3/yıl. 2030
yılında kişi başına düşen su miktarı: 1100 m3/yıl'a düşecek
Su kullanımına ilişkin görüşler
Bir ülkede şahıs başına düşen su miktarı 2000 m3 yıldan fazla
ise, su yönünden sorunsuz ülkeler,
Kişi başına düşen su miktarı 1000-2000m3 arasında ise, böyle ülkelere
su sıkıntısı çeken ülkeler,
Kişi başına düşen su miktarı 1000m3 yıldan düşük ise, böyle ülkeler
su yönünden sorunlu ülkeler olarak tanımlanmaktadır (Sorun; bitkisel
üretim, ekonomik kalkınma ve doğal kaynakların korunmasında ortaya
çıkar).
Su kullanımına ilişkin yeni görüşlerin ilk aşamasını su kullanımında
randıman konusu oluşturur.
Tanınmış su bilimcilerine göre, bugün mevcut teknoloji bilgileri
ışığı altında, insan yaşamında önemli bir değişiklik meydana getirmeksizin
su kullanımı Tarımda % 10-15, Endüstride % 40-60, Şehircilikte
% 30 oranında azaltılabilir.
Su kaynaklarının kullanımında sorunlar
Mevcut su kaynaklarını geliştirmek için çok büyük yatırımlar gerekmektedir.
Sorun özellikle aynı nehrin sularını ve yer altı sularını kullanan
iki veya üç farklı ülke açısından çok karmaşık bir durum göstermektedir.
Dünya'da kişi başına tüketilen su ortalama 800m3/yıl'dır. İçinde
bulunduğumuz yüzyılın ilk çeyreğinde konu ile ilgili olan çok
daha büyük sorunların ortaya çıkması olasıdır. Geçmişten günümüze
dünyadaki bazı bölgelerden harplerin büyük çoğunluğu su kullanımındaki
sorunlar nedeni ile ortaya çıkmıştır. Dünyadaki bazı bölgelerde
su kullanımı sorunu aynen petrolün yerini almaya adaydır.
Suyun yanlış kullanımı
Türkiye'de modern anlamda sulama projelerinin geliştirilmesi,
1950'li yılların başında DSİ ve TOPRAKSU gibi kuruluşların kurulması
ile büyük bir hız kazanmıştır. Ülkemizdeki ekilebilir araziler
1970'li yıllarda son hududuna ulaşmıştır. Bu tarihten itibaren
tarımsal üretimin arttırılması ancak ülke genelinde geliştirilen
modern sulama projeleri ile sağlanmıştır. Bu kapsamda, dünyadaki
sulanan alanlar, ekili alanların yalnız % 17'lik kısmını oluşturmasına
karşın, toplam bitkisel üretimin % 40'ı bu alanlardan elde edilmektedir.
Arazilerin tuzlanması
Aynı zamanda toprakların tuzlanması yani arazi kalitesinin bozulması
sorununu da beraberinde getirmektedir. Her çeşit su içerisinde
az veya çok tuz vardır. Ancak kuru koşullarda çok az ürün veren
bitkiler sulama uygulanması ile birlikte ürün miktarlarını iki
hatta üç katına çıkarabilir. Bu durum çiftçilerde fazla su, fazla
ürün inancını oluşturur. Belirtilen nedenle çiftçiler, fazla ürün
alacağım inancı içinde araziye gereğinden fazla su uygulama eğilimindedirler.
Sonuçta yağışlı bölgelerde:
Arazide drenaj sistemi de oluşmuşsa mevcut tuzlar toprak profili
boyunca yıkanarak yeraltı suyuna taşınır, buradan da deniz veya
göllere ulaşır. Bu nedenle yağışlı bölge topraklarında genellikle
tuz birikmesi oluşmaz.
Sıcak ve yağışı az bölgelerde:
Tarımsal üretimi ve verimi artırmak üzere toprağa kontrolsüz verilen
aşırı sular, içlerinde doğal olarak bulunan tuzu da toprağa bırakırlar.
Fazla verilen bu su, taban suyunu yükseltmek suretiyle toprak
ve taban suyu içerisinde bulunan tuzları da profilin üst katmanlarına
doğru harekete geçirir. Aşırı sıcaklar nedeniyle toprak yüzeyine
kadar yükselen tuzlu sular hızla buharlaştığından içlerindeki
tuzu arazi yüzeyinde bırakır. Bu durum tarımsal üretimi ve verimi
düşürür. Fırat nehrinin iyi kalitede suyunun bile 1 hektar toprağa1.1
ton civarında eriyebilir tuz bıraktığı tahmin edilmektedir.
Gap projesi arazilerinde tuzlanma
Bugün GAP Projesi kapsamında, sulamaya açılan 135 bin hektarlık
Harran Ovası arazilerinde belirgin bir tuzlanma başlanmıştır.
İlgililerden alınan bilgiye göre, 2001 yılı değerleri ile tüm
GAP'ta sulamaya açılan 215 bin hektarlık arazinin yaklaşık 30
bin hektarında yüksek taban suyu nedeni ile tuzluluk sorunu başladığı
belirtilmektedir. Ülkemizde, Çukurova, Gediz, Söke ve Amik Ovaları
gibi sulanan çok verimli ovalarımızdan yer yer bu tuzluluk sorunu
ile karşı karşıya kalınmıştır. Bugün dünyada 2 milyon hektar/yıl
gibi oldukça büyük bir alanda tuzlanma meydana geldiği belirtilmektedir.
Su kaynaklarında erozyon sorunu
Genelde ekonomik ömürleri 50 yıl olarak belirlenen bazı barajlarımızın
aşırı erozyon etkisi ile 15-20 yılda büyük oranlarda doldukları
görülmüştür (Karamanlı 13 yıl, Altınapa 10 yıl,Kartalkaya 19 yıl,
Kemer 22 yıl). Dünya genelinde erozyonla kaybedilen toprak miktarlarının
24 milyar ton/yıl olduğu tahmin edilebilmektedir. Ülkemizde her
yıl ortalama 500 milyon tona yakın verimli toprak ile birlikte
9 milyon ton bitki besin maddesinde yitirildiği ilgililer tarafından
hesaplanılmaktadır.
Ülkemizde oluşan ortalama yıllık toprak kaybının Avrupa kıtasında
oluşan kaybın 9.5 katı, Avustralya'da oluşan kaybın 2.9 katı,
Amerika'da oluşanın 1.6 katı olduğu söylenmektedir.
Dünya Ülkelerinde Mevcut Su Yetersizliği Sorunu 3 aşamalı bir
planın hazırlanmasını gerekli kılmaktadır.
Su dağıtımında önceliklerin belirlenmesi. Öncelikle mevcut
su kaynaklarının geliştirilmesi konusunun ele alınması. Deniz
suyundan tatlı su elde edilmesine yönelik yöntemlerin ve mevcut
diğer kaynakların geliştirilmesi
Bu Planda 3 Faktör Dikkate Alınmalıdır
Bu faktörler sırasıyla:
*Yüzey ve yer altı su kaynaklarının kullanımında ülkeler arası
uygun bir işbirliği sağlanması.
*Tüm su kaynaklarının kullanımında su tasarrufuna ve ekonomik
su kullanımına yönelme.
*Aşırı su kullanımının (su israfının) önlenmesi.
Bu suretle mevcut su kaynaklarının korunması ve etkin şekilde
kullanımı mümkün olabilecektir.
Deniz Suyundan Tatlı Su Elde Etme
Ülkeler su ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çok büyük yatırımlar
yaparak deniz suyunu tatlılaştırma çabalarına girmişlerdir. Bu
amaçla Orta Doğuda çeşitli boyutlarda farklı metodlarla işleyen
7500'den fazla deniz suyu iyileştirme tesisinin olduğu belirlenmiştir.
İlk belirlemelere göre bu suretle Orta Doğu ülkelerinde yılda
4-8 milyar m3 deniz suyu tatlılaştırılmaktadır. Bu tatlılaştırmanın
%60'ı körfez ülkelerinde; %30'u Suudi Arabistan'da yapılmaktadır.
Deniz suyu tatlılaştırılması, su temini çalışmalarında en pahalı
yöntem olarak bilinmektedir.
Deniz suyu tatlılaştırılmasında kullanılan yöntemin randımanı
ve sistemin eski veya yeni oluşuna göre m3 suyun maliyeti (1.2
milyon -12 milyon TL/ m3) arasında değişmektedir.
Bu fiyatlar Avrupa ülkelerindeki şehir suyu maliyetlerinin 5-10
katı, tarımda kullanılan sulama suyu maliyetlerinin 20-30 katı
olmaktadır. Dolayısı ile deniz suyundan tatlı su elde etme işlemi
su temininde en son kullanılması gereken alternatif olmaktadır.
Uluslararası Su Hakları Kanunları
Mevcut Uluslararası Su Hakları Kanunları, su kullanımı nedeniyle
ülkeler arasında çıkabilecek sorunların çözümünde yetersiz kalmakla
birlikte, “Uluslar arası Hukuk Komisyonu” su sorunlarının çözümünde
aşağıda bazı maddeleri yazılı bulunan “Hakça Kullanım İlkelerini”
benimsemektedir. Buna göre suların paylaşımında
Her havza devletinin ilgili su yoluna katkısı, İlgili devletlerin
su gereksinimi,
Her devletin suları değerlendirme ve depolama konusunda aldığı
önlemler,
Her devletin sulardan yararlanma durumu ve israfı önlemek için
aldığı önlemler,
İlgili devletin su gereksinimini başka havzalardan karşılayıp
karşılayamayacağı,
|
SEKTÖREL
>>
Biber
Yetiştiriciliği
>>
İpekböceğine
destek yaradı
>>
Dünya su günü
>>
Tarımda
humik maddeler ilaç mı? yoksa toprak organik maddece aç mı?

ANA
SAYFAYA DÖN


Yakın Bir Gelecekte Çeşitli
Ülkelerde Kişi Başına Düşen Su Miktarı Aşağıda Verilen Nedenlerle
Giderek Azalma Gösterecektir.
Yüksek nüfus artışı, Şahıs başına daha fazla su istemi, Yer altı
su kaynaklarının azalması, İklimlerin değişmesi ve yağışların
azalma eğilimine girmesi, Tarımsal ve endüstriyel teknolojilerdeki
değişmeler, Verim artışı için sulama suyu ihtiyaçlarındaki artışlar,
Rekreasyon amacı ile daha fazla su istemlerinin ortaya çıkışı.
Su Yetersizliği Sorununun Çözümü İçin Alınabilecek Önlemler
Su kaynakları sınırlı olan bu ülkelerde su kaynaklarının dağılımı
eşitsiz ve yağışlar düzensiz nüfus artış hızı ise yüksektir. Bu
nedenlerle Su yüksek randımanlı biçimde ve düzenli bir şekilde
kullanılmalı Ekolojik dengenin korunması sağlanmalı, Alınacak
önlemler ile su kirlenmeleri önlenmeli, Sulamada aşırı su kullanımından
kaçınılmalı, Bitki su tüketimi az olan ürünlere gidilmeli, Sulama
sistemlerinde işletme ve bakımda mevcut durum geliştirilmeli,
Sulama suyu kullanımında, Sulama Birliklerinin etkili bir şekilde
devreye girmeleri sağlanabilmelidir, Maksimum ürün verimi verecek
şekilde sulama randımanı artırılmalıdır, Kanalizasyon ve Drenaj
sularının iyileştirilerek sulamada kullanılması çalışmalarına
ağırlık verilmeli, Ekonomik duruma getirilmesi durumunda deniz
suyu tatlandırma çalışmaları hızlandırılmalı ve bu suların sulamada
kullanılmaları sağlanmalıdır, Sulama sistemleri geliştirilmeli,
sulamada daha ekonomik su kullanımı olan damla ve yağmurlama sulama
yöntemlerine öncelik verilmelidir.
Orta Doğu İçin Türkiye'nin Barış Suyu Projesi
Buraya kadar sözü edilen tüm önlemler alınsa dahi Orta Doğu ülkelerinde
var olan su sorunu bütünü ile çözülmüş olmayacaktır. Bu nedenle
1988'li yıllarda Orta Doğu ülkelerinin içme suyu gereksinimlerinin
karşılanması amacı ile Barış Suyu Projesi gündeme getirilmiştir.
Bu proje kapasiteleri toplamı 16 milyon m3/gün olan Seyhan ve
Ceyhan nehirlerinden 6 milyon m3/gün'lük bir miktarının bölge
ülkelerine akıtılmasını sağlamaya yöneliktir.
Bu projede iki boru hattı ön görülmektedir
Birinci boru hattı 2900 km uzunluğunda olup, Suriye, Irak, Kuveyt,
Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve
Umman'a günde 2500 m3 içme suu taşınmasını ön görmektedir. İkinci
boru hattı ise, 2700 km olup, Suriye, Filistin, İsrail, Ürdün
yolu ile Suudi Arabistan'a su taşıyacaktır. Her iki proje 1988
yılı fiyatları ile 2.2 milyar m3/yıl içme suyu temini ön görmekte
ve toplam maliyet 19 milyar dolar civarında olmaktadır. Bu proje
ile suyun maliyeti 60-70 Cent dolaylarında olacaktır.
Ne yazık ki bu proje şimdilik Arap Ülkeleri tarafından kabul
görmemiştir. Bu durumun nedenleri ise:
Arap ülkelerinin itiraz etmelerine karşın İsrail'in Proje kapsamına
alınması,
Vanaların kontrolünün Türkiye'nin elinde olmasıdır.
Fırat ve Dicle Nehir Sularının Paylaşımı
Fırat nehri:
Fırat Nehri sularının %90'ı Türkiye'den kaynaklanmaktadır. Fırat
Nehrinin yıllık toplam su kapasitesi 31 milyar m3/yıl olup, debisi
mevsimlere göre 250-1500 m3/sn arasında değişmektedir. Türkiye
ile Suriye arasında yapılan bir sözleşmeye göre, Türkiye 500 m3/sn'lik
bir su debisini (yıllık 16 milyar m3) Suriye'ye vermektedir.
Fırat Sularının Kullanım Şekli
Araştırıcılara göre 1 Lt/sn'lik su debisi ile yaklaşık bir hektar
arazi sulanabilmektedir.
Suriye 2040 yılında yalnız 400 000 hektarlık sulanabilir alana
sahip olacağından su gereksinimi 400 m3/sn'yi aşmayacaktır. Buna
karşın Türkiye Suriye'ye 500 m3/sn su vermektedir. Diğer bir ifade
ile Suriye'nin sulanabilir arazileri için 12.8 milyar m3 suya
ihtiyacı varken, Türkiye bu ülkeye ihtiyacından fazla (16 milyar
m3) su vermektedir.
Dicle Nehri
Dicle nehrinin su potansiyelinin %50'si Türkiye topraklarından
çıkmaktadır.
Türkiye toplam su kapasitesi 20 milyar m3/yıl olan Dicle nehrinin
sularından 10 milyar m3/yıl'ını Irak'a vermektedir. Dicle nehrinden
Irak'a verilen 10 milyar m3 suya ek olarak, Dicle nehri, Irak
topraklarından kaynaklanan ve İran'dan gelen sularla (20 milyar
m3/yıl) beslenmektedir. Böylece Dicle nehrinden Irak'a toplam
30 milyar m3 su gitmektedir.
Orta Doğu'da Su Sorununun Çözümü İle İlgili Görüşler
Suriye ve Irak, Türkiye'nin Fırat ve Dicle nehirleri üzerine inşa
ettiği barajlar sayesinde hiçbir bedel ödemeksizin, düzenli ve
yeterli su almak yanında, taşkınlardan ve kurak geçen sezonlarda,
susuz kalmaktan kurtulduklarının bilincindedirler. Ancak, Suriye
ve Irak daha fazla elektrik enerji üretebilmek yanında, yeterli
kaliteye sahip olmayan 4., 5. ve 6. sınıf tarım alanlarını sulayabilmek
için daha fazla su talep etmektedirler.
İsrail ve Ürdün ise, Türkiye'nin Suriye'ye fazla su vermesi durumunda,
Suriye'nin Güneyinde bulunan su kaynaklarından daha fazla yararlanmak
beklentisi ile sorunu körükle-mektedirler.
Su kaynakları açısından Nil nehrine bağımlı olan Mısır Orta Doğudaki
su sorununa ilgisi ve kendi ülkesi gibi mansap ülkeler konumunda
olan Suriye ve Irak'a destek vermesi, askeri gücü sayesinde sahip
olduğu Nil nehrinin sularını korumaya çalışmasından kaynaklan-maktadır.
Doğal olarak bu yaklaşımlar Türkiye'nin su konusunda taviz
vermesini gerektirme-mektedir
Çünkü, Sınır aşan sular konusunda henüz bir görüş birliği yoktur.
Ülkelerin tutumları, menba ve mansap ülkeleri olma durumlarına
göre değişmektedir. Uluslar arası Hukukta da Türkiye'nin egemenlik
haklarını kullanarak tarım alanlarını sulamasını engelleyen bir
kural yoktur. Bu nedenle Türkiye 1993 yılı yazında Bulgaristan'dan
m3'ü 12 Centten su satın almak durumunda kalmıştır. Türkiye topraklarından
kaynaklanarak, Suriye topraklarına geçen ve tekrar Türkiye topraklarına
geçerek denize dökülen Asi nehrinin suları Suriye tarafından tutulduğu
için yaz aylarında Türkiye'ye hiç su gelmemektedir. Türkiye öz
kaynaklarını başkaları ile paylaşmak durumunda değildir. Bu bağlamda
Dicle ve Fırat sularının paylaşımı da söz konusu edilemez. Bölge
ülkeleri su sorunlarını Türkiye'nin tahsis olarak verdiği su ile
kendi öz kaynaklarını etkin şekilde kullanarak çözüme kavuşturmak
zorundadırlar.
Dünya Su Günü Nedeniyle Su İsrafına Engel Olma Yolları
Su, insanoğlunun günlük yaşamı için vazgeçilmez temel unsurdur.
Suyun israf edilmemesi ve korunması çok önemlidir;
Suyu;
Kullanırken en az israf edecek yollar bulunmalı ki su tüketimi
azalsın.
Sanayide bir damla sızma, yılda 10 000 litre su kaybına neden
olmaktadır. Bu nedenle bozuk muslukların mutlaka tamir edilmesi
gerekmektir.
Eski, randımansız tesisat yeni ve su tüketimini azaltıcı aletlerle
yenilenmelidir.
Su tasarruf edilerek gelecek nesillere miras olarak bırakılabilir.
Mutfakta;
Buzdolabında bulundurulacak bir şişe su ile soğuksu ihtiyacı karşılanabilir.
Böylece suyun soğuması için musluğun uzun süre boşa akıtılması
önlenecektir.
Bulaşık makinasının her yıkayışta 35 veya 45 litre su harcadığı,
elle yıkamada ise aynı miktarda suyun her yıkamada harcanacağı
bilinerek bulaşık makinası tam doldurularak çalıştırılmalıdır.
Musluklar sıkıca kapatılmalıdır. Sızma varsa anında tamir edilmelidir.
Bunları yaparken mutfaklarda suyun sızdırmazlığı için tesisat
sürekli kontrol edilmelidir.
Banyoda;
Tıraş olurken musluğu açık bırakmak yerine lavaboyu doldurmak
veya traş tası olarak tıraş aletlerini temizlemek her tıraşta
15 veya 20 litre su tasarrufu sağlayacaktır.
Dişler fırçalandıktan sonra musluk kısa aralıklarla açılarak fırça
temizliği yapılmalıdır.
Duşlar küveti doldurmaktan daha az su gerektirir.
Banyo muslukları sürekli kontrol edilmeli, rezervuarlar eski ise
değiştirilmelidir.
Çamaşır yıkarken;
Çamaşır makinası tam dolana kadar kirliler biriktirmelidir. Yeni
makinalar yüklenmeye uygun sellektörlerle gerektiği kadar su almaktadır.
Makinalarda harcanan enerjinin % 90'ının suyu ısıtmaya harcandığı
unutulma-malıdır.
Bahçede;
Bahçelerin en iyi sulama zamanı sabah çiğ kalktıktan sonra ve
akşam üstleridir. Bu durumda kullandığımız suyun buharlaşması
önlenir. Temiz bir akarsuya sahip olmak yeterli değildir; asıl
mesele onu kirletmeden kullanmasını bilmek ve kendinden sonrakilere
temiz olarak bulunmaktadır.
Araba yıkarken, suyu fışkırtarak değil, kovadaki su,sabun,sünger
ve diğer yardımcı aletler yardımıyla temizleme yapılmalıdır.
Tarımsal Sulamada;
Bitkiye ihtiyacından fazla su verilmemelidir. Daha fazla su daha
fazla ürün demek değildir. İhtiyaçtan fazla kullanılan su, topraktaki
bitki besin maddelerini yıkayarak bitki kök bölgesinden uzaklaştırdığı
gibi, yüzey toprağını da yıkayarak verimli toprakların yok olmasına,
taban suyunu yükselterek de bitkilerin havasız kalmasına yol açar.
Bunun sonucunda da verim düşer, hem de tuzlanma başlayacağından
toprak verimliliği gittikçe azalır. İhtiyaçtan fazla su kullanımı,
taban suyu ile toprağın üst katmanlarına taşınan tuzların birikimiyle,
toprakların çoraklaşmasına yol açmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan
tuzlu ve/veya sodyumlu toprakların tarıma tekrar kazandırılması
oldukça pahalı ve güç bir iştir. Gece sulaması yaparak, suyun
boşa akması engellenmelidir. Boşa akıtılan su, özellikle enerji
üretimi yapılan barajlarda önemli miktarda enerji kaybı demektir.
Özellikle yüzey sulama uygulamalarında çok seyrek sulama yapmaktan
kaçınılmalıdır.
Yağmurlama gibi üstten su uygulamalarında; günün fazla sıcak olmayan
sabah ve akşam saatleri tercih edilmeli, özellikle rüzgarlı havalarda
sulama yapmaktan kaçınılmalıdır.
Çok güneşli saatlerde sulama yapmak buharlaşma kayıplarını artırmakta,
rüzgar ise su zerreciklerini sulama alanı dışına taşıyarak kayıplara
yol açmaktadır.
Yüzey sulama uygulamalarında suyun tarlaya düzgün bir şekilde
dağılmasını sağlamak için tarla içi geliştirme hizmetlerinin tamamlanması
sağlanmalıdır.
Komşu tarlalara en kısa yoldan su alınmasını sağlamak için tarlaların
uygun yerinden geçiş izni verilmelidir. Suyun toprak kanallarda
uzun mesafelere taşınarak kaybolmasına meydan verilmemelidir.
Drenaj kanallarının herhangi bir kanalizasyon şebekesi olmadığı
asla unutulmamalıdır.
SONUÇ
Buraya kadar anlatılanlardan görüleceği üzere SU hayat demektir.
Suyun kıymeti herkes tarafından çok iyi bilinmeli, bilmeyenlere
de öğretilmelidir. Hızlı nüfus artışı nedeniyle dünyada fert başına
düşen su gittikçe azalmaya başladığı için su kullanılırken israf
edilmemeli, su kaynakları kirletilmemeli, aşırı sulamadan kaçınılmalı,
bitkilere zamanında ve yeterli su verilmelidir.
|