GÜNDEM
Türkiye’de
Tarım Öğretimi’nin 155.Yılı kutlandı
Tarım
Öğretimi’nin 155.Yıldönümü Çukurova Üniversitesi
Balcalı Kampüsü’nde törenlerle kutlandı. Çukurova
Üniversitesi Mithat Özsan Amfisi’nde yapılan
kutlama törenlerinde Ç.Ü.Ziraat Fakültesi
Dekanı Prof.Dr. Nedim Uygun, günün anlam ve önemini
belirten konuşmasına Ulu Önder Atatürk’ün,
“Milli ekonominin temeli ziraattir. Bunun içindir
ki, ziraatle kalkınmaya büyük
önem vermeliyiz. Köylere kadar yayılacak
programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi
kolaylaştıracaktır. Fakat bu hayati işi,
isabetle amacına ulaştırabilmek için, ilk önce
ciddi etütlere dayalı bir ziraat siyaseti tespit
etmek ve onun içinde her köylünün ve bütün
vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve
severek tatbik edeceği bir ziraat rejimi kurmak
lazımdır.”sözleriyle başladı.
Türkiye’de
tarım öğretiminin 155.Yıldönümü Çukurova
Üniversitesi Balcalı Kampüsü’nde törenlerle
kutlandı. Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan
Amfisi’nde başlayan kutlama törenlerinde saygı
duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasından
sonra Ziraat Marşı söylendi.
Çukurova
Üniversitesi ve Adana Ziraat Mühendisleri Odası
tarafından müşterek olarak organize edilen
kutlama törenlerinde Ç.Ü.Rektörü Prof.Dr. Yalçın
Kekeç, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nedim
Uygun, ZMO Adana Şube Başkanı Ayhan Barut ve
Ziraat Fakültesi’nden bir öğrenci günün
anlam ve önemini belirten birer konuşma yaptılar.
Mesleklerinde 40 ve 30 yılını dolduran, 2000 yılı
içerisinde akademik aşama kaydeden öğretim görevlilerine
onur plaketleri verildi. Ayrıca Prof.Dr. İ.Akif
Kansu, “Tarım ve Çevre”, “Dünden Bugüne
Ç.Ü.Ziraat Fakültesi” konulu konferans verdi.
Tarım Öğretiminin
155.Yıldönümü nedeniyle bir konuşma yapan Çukurova
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr.
Nedim Uygun, Türk tarımını ve Türkiye’de
Tarım öğretimini şu şekilde dile getirdi:
“Bugün
Tarım Öğretiminin 155. Yıldönümünü
kutlamanın kıvancı ve mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu mutlu günümüzde bizlerle beraber olan siz
konuklarımıza şahsım ve Fakültem adına teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyorum. Nüfusun giderek
artmasına karşın tarımsal üretimin ve özellikle
de gıda üretiminin aynı arası kuruluşların
başarılı teknik yardım projelerine, sanatçıların
yardım konserlerine, bilim adamlarının sayfalar
dolu söylevlerine, basın ve yayın organlarındaki
yazılara ve uluslararası konferanslardaki acıklı
konuşmalarına rağmen, dünya açlık sorunu ile
savaşta, silahsızlanma alanındaki kadar başarılı
olamamıştır. Başarı, çağdaş,
yenilenebilir, doğayı bozmayan tarım
tekniklerini kullanarak, ürünü kalite ve
kantite açısından yükseltmeye bağlıdır.
Ülkemizde,
‘toplumumuzun temel ihtiyaçlarını karşılayan,
geniş istihdam yaratan, sanayiye hammadde sağlayan,
önemli ihracaat ürünü yetiştiren ve ülkeye döviz
getiren milli ekonomimizin temel sektörlerinin en
başında tarım gelmektedir’. Bu yönüyle
ele alındığında, özellikle gelişmekte olan
ülkelerin bir çoğunda tarım, kalkınmanın
hala ana sektör görevini yapmaktadır. Tarım,
ülkemiz için sadece ekonomik açıdan değil,
aynı zamanda ülke nüfusunun % 43’ünü
istihdam etmesiyle sosyal açıdan da hala ana
sektör durumunu korumaktadır.
Tüm bu
gerçeklere rağmen 1980 yılından sonra kalkınma
sanayileşme ile özdeş tutulmuş, tarım ikinci
plana itilmiş ulusal bütçeden tarım sektörüne
ayrılan yatırımların payı giderek azalmış
ve hatta işlevlerini son derece iyi yürüten bir
çok araştırma, uygulama ve yayım hizmeti götüren
kuruluşlar kapatılmıştır. Bu nedenlerle de
tarımın gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) içindeki
payında önemli düşüşler olmuştur. Bu anlayış
bu şekilde devam ederse ki öyle anlaşılıyor,
ileriye dönük ülke olarak çok büyük sıkıntılar
yaşayacağımız apaçık ortadır. Oysa Ulu
Önder Atatürk bakınız ne diyor “Milli
ekonominin temeli ziraattir. Bunun içindir ki,
ziraatle kalkınmaya büyük önem vermeliyiz. Köylere
kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar,
bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır. Fakat
bu hayati işi, isabetle amacına ulaştırabilmek
için, ilk önce ciddi etütlere dayalı bir
ziraat siyaseti tespit etmek ve onun içinde her köylünün
ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği
ve severek tatbik edeceği bir ziraat rejimi
kurmak lazımdır.”
Şunu
hepimiz çok iyi bilmeliyiz ki, Türkiye tarımda
çok ileri gitmiş bir ülke değildir. Ancak,
gerek coğrafi konumu, gerek iklimi ve gerekse de
gayretli, çalışkan, zorluklardan yılmayan
insanı ile çok yüksek potansiyele sahip büyük
bir ülkedir. Bu potansiyeli değerlendirmek
zorundayız.
Bunun için
de tarımda eğitim-öğretim, araştırma, yayım,
yayın, istihdam, yatırım, pazarlama, destekleme
vb. bir zincirin halkalarını oluşturan tüm
konulara iktidarların çok duyarlı davranmaları
gerekiyor. Şüphesiz ki tarım sektörünün gelişmesinde
“Tarımsal Yükseköğretim” çok önemli bir
rol oynamaktadır. Ancak asıl amacı, öğrenim gördüğü
bilim alanında temel kavramlardan haberli olan; düşünebilen,
düşündüklerini açık, seçik ve inandırıcı
bir şekilde anlatabilen, çağa uyabilen, uygar
ve kültürlü kişiler yetiştirmek olan “Tarımsal
Yükseköğretim”in ve buralarda yetişenlerin
çok önemli sorunları vardır. Tarımsal öğretimin
155. Yıldönümünü kutladığımız bugün
bunlardan bir kaçına değinmek istiyorum. Bu
gibi sorunlara her zaman, her yerde ve sık sık
değinildiğini biliyorum. Ancak, bu sorunlara
çözüm getirilinceye kadar da tekrarlanmasında
yarar görüyorum. Böylece, umarım ki, bu konuda
bir kamuoyu oluşacak ve ileriye dönük daha gerçekçi
adımlar atılacaktır.
Ziraat
Fakültelerinin Fazlalığı
1846’da,
bundan tam 155 yıl önce İstanbul-Ayamama Çiftliğinde
“Ziraat Mektebi Alisi”nde tarımsal öğretimin
başladığını görüyoruz. Daha sonra sırasıyla
1969’a kadar Ankara, İzmir, Erzurum ve Adana da
olmak üzere toplam 4 Ziraat Fakültesi kurulmuşken,
1982’den sonra bu sayı hızla artmış olup, bu
sayı bugün 27’ye ulaşmış ve hala da
yenilerinin açılması için zorlamalar olmaktadır.
Bu Fakültelerin büyük bir bölümü, ülkenin
Ziraat Mühendisine olan ihtiyacından
kaynaklanmayıp, politik kararlarla kurulmuştur.
Bu aşamada ne yazık ki yeni kurulacak Fakültelerin
Eğitim-öğretim için gerekli alt yapısı hiç
düşünülmemiştir. Bunun sonucu olarak da işsiz
bir ziraat mühendisi ordusu yaratılmıştır.
Ziraat öğretimi görmüş bir kişinin öğretmenlik
yapmasının doğru olmadığı bilinmesine karşın,
yine de iş buldukları için mutlu ve umutlu
oluyorduk. Ne yazık ki şu anda böyle bir olanak
da mevcut değildir.
Son 10-15
yıldır Ülkemizde yükseköğretim sistemi ülke
çapında hızla yayılırken, kalitenin önemli
ölçüde düştüğü de çok yaygın bir görüştür.
Bu nedenlerle, ülkemizde eğitim-öğretimin yaygınlaştırılması
planlanırken, aynı zamanda eğitim-öğretim
kalitesinden ödün vermemek gerekir. Kuruluş
kanunu çıkmış fakültelerin kapatılması
belki zor ama, yenilerin açılması bu aşamada
hiçbir şekilde düşünülmemelidir artık.
Ziraat
Fakültelerine Çok Fazla Öğrenci Alınmaktadır.
Ziraat
Fakülteleri uygulamalı eğitim-öğretim ve araştırma
yapan yüksek öğretim kurumlarıdır. Bu özelliği
nedeniyle giderek artan sayıda öğrenci alma ve
yetiştirme şansı yoktur. Ancak mevcut alt yapısına
göre 20-25 öğrenci kapasiteli lisans programlarına
50-80 arasında öğrenci alınmaktadır. Bunun
sonucu olarak da bir taraftan yüksek öğretimde
nitelik erozyonu, diğer taraftan da biraz önce
belirtildiği gibi ziraat mühendisi enflasyonu
ortaya çıkmaktadır. Fakültelerdeki öğrenci
kontenjanları, mutlaka fakültelerin eğitim-öğretim
için mevcut olanakları ve ülke ihtiyacına göre
akılcı ve gerçekçi olarak planlanmalıdır.
Ziraat
Fakültelerindeki Lisans Öğretim Programları Çoktur.
Fakülteler
arasında az çok farklılıklar olmakla birlikte
1999’a kadar 10-12 lisans programı bulunmaktaydı.
Bunun sonucu olarak da, bir taraftan her programa
öğrenci alınarak öğrenci sayıları mevcut
alt yapı olanaklarının üstüne çıkmakta ve böylece
eğitim-öğretim kalitesi düşmekte, diğer
taraftan da, gereğinden fazla özelleşmeye
gidildiğinden tarımın temel bilgilerine sahip,
piyasanın istihdam etmek istediği Ziraat Mühendisleri
yetiştirilmemekteydi. Bu konu, ülke çapında
ziraat fakülteleri, meslek kuruluşları, tarım-orman
su ürünleri konseyi vb. birçok kuruluş tarafından
tartışılmış ve bir esasa oturtulmuştur. Bu
sistemin 1999-2000 yılında uygulamaya başlanmış
olduğunu belirtmekten mutluluk duyuyorum. Buna göre
Ziraat Fakültelerinde 1999-2000 öğretim yılından
itibaren en çok 5 lisans öğretim programı
halinde eğitime başlanmıştır.
Bunlar;
Bitkisel Üretim Lisans Programı, Hayvansal Üretim
Lisans Programı, Tarım Teknolojisi Lisans
Programı, Gıda Mühendisliği Lisans Programı
ve Peyzaj Mimarlığı Lisans Programıdır.
İlk
üç programdan mezun olanlar “Ziraat Mühendisi”,
Gıda Mühendisliği programından mezun olanlar
“Gıda Mühendisi” ve Peyzaj Mimarlığı
programından mezun olanlar da “Peyzaj Mimarı”
ünvanını alacaklardır. Böylece bizim fakültemizde
olduğu gibi bu 5 programı içeren tüm Ziraat
Fakülteleri 3 ayrı ünvan vermiş olacaktır.
Ancak, yanlış olarak bazılarının anladığı
gibi bu düzenlemeyle “Bölümler” ortadan
kalkmamakta, Bölümler, lisansüstü eğitim-öğretim,
araştırma ve uygulama yapan birimler olarak
kendi varlıklarını sürdürmektedirler.
Ziraat
Fakültelerinde Alt Yapı Yetersizdir
Bizim
Fakültemiz dahil 3-4 Ziraat Fakültesi söz dışı
bırakılırsa geriye kalanlarda öğretim üyeleri,
binaları, dersaneleri, laboratuvarları, ders araç
ve gereçleri, araştırma-uygulama çiftlikleri
vb. nitelikli bir eğitim-öğretim için gerekli
olanaklar ne yazık ki mevcut değildir. Peki, bu
olanakların olmadığı ve olmadığını bile
bile açılan bu Fakültelerde nasıl kaliteli
Ziraat Mühendisi yetiştirilecektir ?
Hemen
hemen bu olanakların tümüne sahip olan Fakültemizde
bile eksikliklerimiz oldukça fazladır. İzin
verirseniz sayın Rektörümüzün burada olmasını
fırsat bilerek ve bize yardımcı olacağına yürekten
inanarak bazı eksikliklerimizi dile getirmek
istiyorum. En yaşlı bir Fakülte olarak, zamanında
alınmış ve yeterli sayıda olmayan mikroskop,
stereo mikroskop, tepegöz, slayt makinası, vb. tüm
eğitim-öğretim malzemeleri kullanılamaz duruma
gelmiştir. Uygulamalarda kullanılan ve sürekli
gereksinim duyulan her türlü kimyasal madde cam
malzeme eksiktir. Yeniden yapılanma içinde değişik
alt programlar için yeni dersliklerin oluşturulmasına
ve eski ve yeni dersliklere masa-sandalye, yazı
tahtası, perde vb. malzemelere ihtiyaç vardır.
Uygulamalı eğitim-öğretim yapılan Fakültemizde
Adana içi, Adana dışına öğrencileri
uygulamalara götürmek için otobüse ihtiyaç
vardır. Bu kısmen çözülmüştür. Rektörümüze
huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Ziraat
Fakültelerinde Araştırma Olanakları
Yetersizdir.
Araştırmanın
bir ülkenin kalkınmasında en önemli rolü
oynadığını hepimiz biliyoruz. İyi bir öğretim
için, bilinçli, becerikli, toplum çıkarlarını
kendi çıkarlarından üstün tutan kaliteli bir
insan yetiştirmek için, araştırmaların
derinleştirilmesi ve yaygınlaştırılması
zorunludur. Ancak, geçim sıkıntısı olan,
toplumda hak ettiği yerde bulunamayan, normalden
çok ders yükü olan, araştırma için gerekli
iyi donatılmış laboratuvar, alet-ekipman, yardımcı
personeli olmayan ve zengin bilgi kaynaklarına
ulaşamayan kişiler, araştırmanın gerekliliğine
ne kadar inanırlarsa inansınlar başarılı
olamazlar, başarılı olmalarını beklemek de
safdillik olur.
Her
zaman ve her yerde söylendiği gibi sadece eğitim-öğretimde
değil topyekün ülke olarak kalkınmaya temel teşkil
eden araştırma-geliştirme faaliyetlerinin hızlandırılması
ve yaygınlaştırılması için araştırma
kuruluşları, bu kuruluşlarda çalışan
nitelikli araştırma elemanları ve bütçe
olanaklarının arttırılması zorunludur. Burada
bir konuya özellikle değinmek istiyorum. ABD,
Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa gibi gelişmiş
ülkeler Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYİH)
% 2-3’ünü Araştırma-Geliştirme
faaliyetlerine ayırırken, ülkemiz sadece ve
sadece % 0.3’ünü ayırmaktadır. Yine gelişmiş
ülkelerde A+G’ye ayrılan bu payın önemli bir
bölümünü özel sektör kuruluşları oluştururken,
ülkemizde ise özel sektör kuruluşlarının A+G
ayırdığı pay özellikle tarım sektöründe
yok denecek kadar azdır. Ancak, son 4-5 yıldan
bu yana özel sektör-üniversite işbirliği çerçevesinde
bu yönde olumlu bir gelişme görmek de ayrıca
mutluluk vermektedir.
Tüm bu
sorunlar ve yarattığı her türlü olumsuzluklar
yetmiyormuş gibi, bir de akademik kadrosu, binası,
laboratuarı, araç-gereci, araştırma-uygulama
çiftliği vb. olanaklara sahip olmayan bazı
Ziraat Fakültelerinde 2. eğitim uygulaması vardır.
Bu durum, bir taraftan işsiz Ziraat Mühendisi
sayısını biraz daha arttırırken, diğer
taraftan da yeterli bilgi ve beceriden yoksun
mezunları yaratmaktadır.
Buna
kesinkes bir çözüm getirilmelidir. Bunun için
ya 2. Eğitim tüm Ziraat Fakültelerinden kaldırılmalı,
ya da mutlaka olması gerekiyorsa ki biz buna
inanmıyoruz, alt yapısını tamamlamış tüm
olanaklara sahip, kaliteli bir eğitim-öğretim
yapabilecek Fakültelere bırakılmalıdır.
Sizlere Türkiye’de
Tarımsal Yükseköğretimin genel sorunlarının
bir bölümüne değinmiş bulunuyorum. Özelde,
Fakültemiz açısından bu sorunların birçoğunu
yaşamadığımızı söylemenin de mutluluğu içerisindeyim.
Bu bağlamda kuruluşundan bu yana Fakültemizin
bu düzeye ulaşmasına destek veren Rektörlerimize,
tüm Fakülte Dekanlarımıza, öğretim elemanlarımıza,
idari personelimize ve diğer tüm kişi ve kuruluşlara
huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Sevgili
öğrenciler, Biz Üniversite olarak, Fakülte
olarak sizlere her şeyin en mükemmelini verdik
diyemiyoruz. Ancak, diğer Fakülteleri gördüğünüzde,
ne tür olanaklara sahip olduğunuzu daha iyi
anlayacak ve ayrıcalıklı bir yerde okumaktan
daha mutlu olacaksınız ! Öğretim elemanlarımızla,
araştırıcılarımızla, çiftçimizle, köylümüzle,
yayımcılarımızla hep birlikte-elele verip çalışarak,
Ülkemizin temel sektörlerinden biri olan Tarımı
daha da geliştireceğimize yürekten inanıyorum.”
BU HABERLE İLGİLİ DİĞER
GELİŞMELER
Haber
listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere,
geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına
katılabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye
Gir" butonuna tıklayın. |
|
Karşınıza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|
GÜNDEM
>> Tarım
alanında yapılması gereken
>> düzenlemeler
>> AB'ye üyeliğin
yolu tarımdan geçer
>> Devlet
dinledi
>>
Tarım
öğretiminin 155. yılı kutlandı
>> Adana'da
Doğu Akdeniz Zeytin
>> Birliği
kuruldu

ANA
SAYFAYA DÖN
|