ARAŞTIRMA
Yeşil
devrime yeşil ışık
Yıllardır
sesiz sedasız çalışmalarını sürdüren bitki
genetikçileri birden bire gündemin ilk sıralarında
yer almaya başladı. Nedir bilim dünyasını bu
denli sarsan gelişmeler? Basit bir bitki olan
suteresinin genetik şifresinin tümüyle çözülmesi
bu heyecanın nedeni. Bilimsel adı
“Arabidopsis” olan bitki, genetik şifresi
çözülen ilk bitki. 10 yıl içinde bitki
aleminin bilinmedik hiçbir yönünün kalmayacağını
açıklayan genetikçiler, suteresinin 25 bin
geninin foksiyonunu tek tek araştırmayı
hedefliyor.
“2010
Projesi” adı verilen bu hedef dahilinde
incelenmedik tek bir gen kalmayacak. Bilim Adamları
bitkinin gen foksiyonlarını tespit ederek, tüm
kimyasal sistemini ortaya çıkartacak ve
bitkilerin nasıl yapıldığını ve bu yapının
nasıl geliştirilebileceğini keşfedecek.
Evrimini en son tamamlayan bitkiler çiçek açan
bitkilerdir. Bunlar son 150 milyon yılda bugünkü
şekillerini almıştır. Dolaysıyla hepsinin
genetik yapı taşları birbirine benzer. Stanford
Üniversitesi Bitki Biyolojisi Bölümü’nden
Chris Somerville, bu konuda şöyle konuşuyor:
“Yanılıyor olabilirim, ancak kişisel olarak
inancım şudur ki, suteresinin genetik yapısı
diğerlerinden farklı değil.”
Bu
aşamada hedef Arabidopsis bitkisinin tüm gen ve
proteinlerinin kapsamlı bir veri tabanını çıkartarak
diğer bitkileri geliştirmek ve yeşil devrimin
zemini oluşturmak. Hatta, bu bilgilerin
ışığında insan genlerinin mekanizmasına ilişkin
bilgi sahibi olmak bile mümkün.
Bütün
bu değerlendirmeler ilk bakışta çok abartılı
gibi görünebilir. Ancak fütürologlar bu
hedeflerin gerçekleşme olasılığının oldukça
yüksek olduğu konusunda hemfikirler. Halihazırda
bilim adamlarının elinde genom bilgileri mevcut.
Ayrıca suteresiyle ilgili çalışmalar çok
uluslu bir kadronun katkılarıyla gerçekleştirdiği
için elde edilen sonuçlara herkes kolaylıkla
erişebilir. Kaldı ki bilgi saklama gibi bir
ilkellik söz konusu bile değil.
Bütün
bunlar bilimsel açıdan çok önemli. Ne var ki
Arabidopsis heveslilerinin bitkinin tüm
foksiyonlarını 2010 yılında deşifre edip
edemiyecekleri konusu bazı çevrelerde kaygı
uyandırıyor. Somerville gibi pek çok
Arabidopsis bağımlısı bu hedefe zamanında ulaşacaklarından
emin. Bu çok iyimser bir görüş gibi değerlendirilmemeli,
çünkü suteresinin genetik kodunun çözülmesi
de 10 yıl önce erişilmesi çok güç bir hedef
gibi görülüyordu. Arabidopsis çok gelişmiş
bir organizma örneği olmamakla birlikte önceki
deneylerde kullanılan Drosophila (meyve sineği)
ile karşılaştırıldığında iki misli gene
sahip. Genom biliminin karanlık çağlarında
suteresi gibi fazla komplike olmayan bir bitkinin
genlerinin deşifre edilebileceği hayal bile
edilemezdi. “1990 yılında tek bir bitki genini
ayrıştırmak bir uzmanın 6 yılını alıyordu.
Şu anda benim laboratuvarımda genler beş
haftada ayrıştırılıyor” diye konuşan
Somervelle, “Şimdi ekip olarak bu süreci daha
da hızlandırmaya bakıyoruz” diyor.
Caltech’ten
(ABD) Elliot Meyerowitz, çalışmalarını kuşkuyla
karşılayanlara yanıt olarak şu benzerliği öne
sürüyor: “Bir meslektaşım Boeing 777 uçağı
ile maya hücresinde eşit sayıda parça olduğunu
kanıtlamaya çalışıyordu. Uçağın tasarımı
bilgisayarda kayıtlı olduğu için parça sayısını
bulmak kolaydı. Aynı şey ilke olarak hücre için
de mümkün olmalıydı. Aralarındaki tek fark hücre
çapının 5 mikrometre boyutlarında olmasıydı.”
Lahana
familyasından gelen suteresi küçük bir bitki.
Her yerde tohumundan yetiştirilebiliyor. New York
Üniversitesi’nden Gloria Coruzzi bitkiyi şöyle
tanımlıyor: “Benim gibi Manhattan’ın ortasında
oturan biri için bu bitkiyi her yerde yetiştirebilmek
çok önemli. 6 haftada yaşam süresini
tamamlayan bitki, kendi kendini döllüyor ve
binlerce tohum üretiyor. Bugüne dek genleriyle
oynayarak 50 bin mutasyona uğramış türünü
elde ettik. Bunlar İngiltere’de Nottingham ve
ABD Ohio State University’de saklanıyor.
Bitkinin atalarıyla ilgili bilgi toplamak da çok
kolay. Açık ve kuru alanları tercih eden bitki,
Avrupa’dan Doğu Asya’ya, Kuzey Kutbu’ndan
Ekvator’a kadar çok geniş bir alana yayılmış
durumda.”
La
Jolla’da, Salk Biyolojik Çalışmalar Enstitüsü’nden
Detlef Weigel şu ana kadar elde edilenlerin bile
“herkesi hayrete düşürecek kadar olağanüstü”
olduğunu ileri sürüyor: “Arabidopsis üzerindeki
çiçeklenmeye yol açan genetik anahtarı kavak ağaçları
üzerinde denediğimiz zaman, ağaçlar henüz
üç aylıkken çiçek açmaya başladı. Böylece
kereste ticareti ile uğraşanlar ağaçtan daha
fazla verim almayı başardı.”
Bitki ile
ilgili keşifler bununla bitmiyor Arabidopsis’te
bulunan bir gen 300 kadar proteini yönlendiriyor.
Bu proteinlere “zar içinde geçen reseptör
serin/treonin kinaz” adı verilir. Hayvanlarda
bu proteinler bulunmaz ve kimse bu proteinlerin ne
işe yaradığını bilmez. Yine de bu
proteinlerin varlığı yoğun bir haberleşme ağının
bulunduğunu gösteriyor. Bu ağ üzerinden hücreler
birbirleriyle haberleşir ve çevre ile olan ilişkilerini
koordine ederler. Evrim, bitkileri kendilerine özgü
bir sinyal gönderme ile donatmıştır. Genelikle
bitkilerdeki dolaşım ve sinyal şebekeleri
hayvanlardakilerle benzeşir. Kaldı ki bitki ve
hayvanların tek hücreli atalarından koparak
farklılaşmalarının üzerinden yaklaşık 2
milyar yıl geçmiştir. Ancak bitkilerin çok hücrelilere
geçişte kendilerine özgü bir strateji izlediği
biliniyor.
Bazı
durumlarda Aradopsis insanların genetik yapısının
anlaşılmasında da yol gösterici olabiliyor.
Bazı bitki genleri, insanlarla (maya hücresi,
bakteri veya meyve sineği hücresini olduğundan
daha fazla) ortak özellik taşır. “Aradopsis
genleri ile insan genleri arasında şaşırtıcı
bir benzerlik bulunmaktadır” diye konuşan
Weigel, “Özellikle DNA hasar onarım ve ulaşım
genlerindeki benzerlik bilim adamlarını hayrete
düşürüyor. Bu durumda insanlara özgü bazı
hastalıkları daha iyi anlamak için
Arabidopsis’ten elde ettiğimiz teknik
avantajları kullanabiliriz” diyor. Salk Entitüsü’nden
Joanne Chory, bitkilerdeki haberleşme ağının dış
dünyadaki ışık, sıcaklık ve su gibi özelliklere
hayvanlardakinden daha duyaırlı olduğunu ileri
sürüyor. Bilim adamı olmayan kişiler bile
bitkilerin başka organizmalar tarafından algılanmayan
ışık dalgalanmalarına daha duyarlı olduğunun
farkındadır.
Bu
konudaki en büyük tartışma ne işe yaradığı
bilinmeyen 12 bin yaşındaki genler üzerinde
odaklanıyor. Somerville’e göre, bu projenin en
büyük özelliği işlevleri bilinmese de
genlerin üzerine inatla gidilmesi.
Gen
analizi teknikleri
Bilim
adamlarının bu aşamada en önemli misyonu,
hangi hücrenin, hangi gen proteini ürettiğini
ortaya çıkartmak. Bunu gerçekleştirirken
“Muhabir” genlerinden yararlanılıyor.
Muhabir geneler, hangi gen aktif durumda ise
floresan ışığı ile sinyal vererek bilim adamını
yönlendiriyor.
Zaman
içinde “Arabidosis Grubu”, “Sanal Bitki”
yaratmayı amaçlıyor. 10 yıl sonra bitkinin dört
boyutlu sitesini ziyaret edenler, genlerin üzerine
tıklayarak hangi genin hangi işlevi yaptığını
anlayabilecekler. Hatta bu aşamada insanlar tanrılığa
bile soyunabilirler. Bir düğmeye basarak
bitkinin nasıl fotosentez yaptığını (molekül
bazında) izleyebilecekler. Sanal bir kuraklık
ortamı yaratıp, bitkinin strese nasıl dayandığını
da izlemek olası. Bitkinin yaşadığı ortamı
ölümcül bir mikrop salarak, bitkinin savunmasını
yaparken hangi genleri devreye soktuğunu görmekte
eğlenceli olabilir.
Salk
Entitüsü’nden Joe Ecker bu çalışmanın
pratik açıdan yararlarını saymakla bitmeyeceğini
ileri sürüyor. Bilimsel tarım ile uğraşanlar
viral bir hastalığa karşı Arabidopsis’in
savunma mekanizmasını güçlendirip, bu
bilgileri diğer ekinlerde de uygulamaya
sokabilirler. Bir anlamda Arabidopsis heykeltraşın
çamurdan modeli gibi deneme amaçlı kullanılacak.
Çamur şekillendirmeye uygundur. İstenilen şekil
elde edilince, devreye mermer girer.
Daha büyük
daha iyi
Arabidopsis’in
yapı iskelesi gibi kullanılmasını öneren
Ecker, bitkinin temel yapısı üzerine ısmarlama
bitkinin genemonun oturtulabileceğini öne sürüyor.
Sonuçta da daha fazla ürün veren ekinler, sovuğa,
kuraklığa, haşareye dayanıklı bitkiler hayal
olmaktan çıkacak. “İlkez bitkilerin genetik
özelliklerini değiştirerek daha mükemmel
ekimler elde edebileceğiz” diye konuşan Ecker,
“Bu şekilde doğal felaketlerin kıtlık ve açlığa
neden olmasını önüne geçebileceğiz” diyor.
Chory de Arabidopsis araştırmalarını insanlığa
büyük yarar sağlayacağına inanıyor: “Dünyanın
korkunç bir hızla büyüyen nüfusunu doyurmak için
tek çözüm Yeşil Devrim. Açlığı önlemenin
bence tek yolu bitkilerden daha akıllıca
yararlanmak”
Meyerowitz
beklentilerini daha da uç noktalara vardırıyor:
“Bitkilerin yaşantımızdaki rolü çok önemlidir.
Arabalarımıza yakıt oluşturur. Yiyecek olarak
kullanıyoruz. Hava olarak soluyoruz. Kimya ve ilaç
sanayi için hammadde olarak yararlanıyoruz. Şu
anda oturduğum sandalye bile tahtadan yapılmış.
Pencereden dışarı baktığım zaman her yerde
bitki görüyorum. Bu durumda çinide yaşadığımız
dünyayı daha iyi anlamak ve çevreyi korumak için
bitkilerin nasıl yaşadığını daha iyi öğrenmek
zorundayız.”
BU HABERLE İLGİLİ DİĞER
GELİŞMELER
Haber
listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere,
geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına
katılabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye
Gir" butonuna tıklayın. |
|
Karşınıza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|