ARAŞTIRMA
Üretim
planlamasından alternatif ürünlere
Tarım
sektörüne eleştirel bir bakış
Hemen her
iş dalında çağın gereği olarak beliren üretim
planlaması gerçeği, tarım sektörü için
biraz daha önemli bir faktör olsa gerek. Bir ürünün,
talepleri karşılayamayan düşüklükteki üretimi
ne derece sıkıntı verici ise, plansızlık
sonucu karşılaşılan üretim patlaması da bir
o kadar sorun çıkarıcıdır. Bu durum modern
ekonomilerin hepsinde istenmeyen bir gelişme
olarak kabul görmektedir.
İnsan nüfusunda
görülen önü alınamaz artışlar, beslenme ve
diğer ihtiyaçların karşılanmasında nasıl
aksamalara yol açıyorsa ya da herhangibir canlının
sayısındaki aşırı artış nasıl doğal
dengeyi sarsıcı etkilere sebep oluyorsa, tarımsal
üretimin herhangibir alanında ortaya çıkan üretim
eksikliği veya fazlalığı da, çözümü için
yoğun uğraşlar gerektiren sorunlar olmaktadır.
Gelişmiş
ülkelerin, üretim tüketim kademeleri arasındaki
kontrol mekanizmalarıyla piyasa hareketlerini
dengede tutmaya çalışmalarına karşılık,
geri kalmış ya da gelişmeye çalışan
ekonomilerde görülen abur cuburluk da hep bu
plansız, hedefsiz üretim çabalarından
kaynaklanmaktadır.
Kendi ülkemizin
örneklerine dönecek olursak; geçmiş yıllardaki
pek çok gazete haberinde olduğu gibi, bazı tarım
ürünlerinin üretiminde karşılaşılan
azalmalar nedeniyle fiyatlarının aşırı artması,
hemen ertesi yıl müthiş bir cazibe oluşmasına
ve çok para kazanma düşüncesiyle üreticilerin
o ürüne yoğunlaşmaları, bu sefer de
eritilmesi zorlaşan bir üretim patlaması yaşanması
ve doğal olarak da fiyatların düşmesiyle sonuçlanıyordu.
Bu filmi bıkıp usanmadan seyretmeye çalışan
üreticileri ikna etmekte her zaman mümkün
olmuyordu.
Yeniliklere
ve yeni teknolojiye çok açık bir toplum olmadığımız
malum. Alternatif bir ürünü ya da maliyetleri düşürücü
bilimsel teknikleri bölge üreticilerine ulaştırmaya
çalışan bilim adamları ya da araştırmacıların
nasıl yorucu ve ısrarlı çabalar göstermek
zorunda kaldığı iyi bilinmektedir.
Birkaç yıl
önce gerçekleşen bir yurt dışı görevi sırasında
karşılaştığımız bir tarımsal yenilik örneği
hepimizi etkilemişti. İklimiyle Çukurova Bölgesine
çok benzeyen ABD’nin Florida eyaletinde yoğun
bir hayvancılık faaliyetinin sürdürüldüğünü
ve bu kapsamda yem bitkileri üretiminin ciddi
boyutlara ulaştığını görmüştük. Gerçi
oradaki çiftçilik sistemi bizdekinden epeyce
farklıydı. Eyalet nüfusunun ancak % 3’ü gibi
düşük bir oranda kalan çiftçi sayısına karşılık,
her biri en az 2000-3000 dekarlık büyük
alanlarda ve modern tekniklerle tarımsal
faaliyetlerde bulunan üreticilerin, bilinçli
uygulamalarla nasıl da imrendirecek çalışmalar
yaptıklarını gözlemiştik.
Örneğin,
iç bölgelere göre daha yüksek maliyetlerle üretildiğinden
mısır ve soya üretimi azaltılmış, onların
yerini yoğun olarak yem bitkileri üretimi almıştı.
Nematod zararı nedeniyle yonca tarımında karşılaşılan
problemler idealist araştırmacılara iş düşürünce
de, Güney Amerika’dan getirtilen çok yıllık
yemlik yerfıstığı (Perennial peanut) ürünü
alternatif ürün olarak devreye sokulmuştu. Üstelik
bazı yerlerde, kışlık yem ihtiyacı için çavdarla
karışık ekim metodu da uygulamaya konmuştu.
Bilimsel araştırma sonuçlarının doğruluğu bölge
çiftçisini o derece olumlu yönde etkilemiş ki,
yayım işini de canı yürekten kabullenen tek
bir meslektaşımızın inanılmaz mücadelesiyle
eyaletin önemli bir kısmında bu ürün üretilir
olmuştu.
Bazen
saatlerce, görüşülebilecek çiftçileri arama
zorunda kalışımızın işaret ettiği çiftçi
sayısındaki azlık, onlarla konuştuğumuzda
ortaya çıkan teknik elemana güven duygusuyla
etkisini kaybediyordu. Tabii ki, birtakım devlet
destekleri de söz konusuydu ama idealist çabalarla
gündeme getirilen alternatif ürünlerin veya
yeni tekniklerin hemen kabul görmesi o konunun
uzmanlarına da şevk ve cesaret veriyordu. Konuşulan
her çiftçinin Dr. French Tito’dan övgüyle
bahsetmesi ve bizi bu adam kurtardı diyerek vefa
göstermesi meslektaşlar olarak bizleri çok
duygulandırmıştı. Bu örnek, gerektiğinde tek
bir adamın sistemi nasıl olumlu yönde değiştirebileceğinin
belgesiydi adeta.
Öyleki;
ekiminden hasadına ve dev naylon rulolar içerisindeki
silajlanmasına kadar ayrı bir makineleşme ve
teknik gerektiren uygulama farklılığının ek
masrafları da tepkisizce göğüslenilmişti.
Arazisinin önemli bir kısmı bataklıklarla kaplı
bir bölge olarak tarım alanlarına daha fazla
ihtiyaç duyulsa bile, kumsal toprakların bir kısmında
devlet destekli çam ormanlarının kurulması, üreticilerin
kolayca ikna oluşuna başka bir örnek oluşturmaktaydı.
Bir çok
çiftçinin süt sağım ünitelerini gördükten
ve tertemiz, tam otomatik sistemlerle bu işin
modern bir şekilde yapıldığını izledikten
sonra imrenmemek elde değildi. Gerçi bizde de
yeni kurulan büyük üretici firmalar bu tip
teknolojileri uygulamaya koyuyorlardı ama bunun
ülke genelinde etkili olabilmesi için büyük
maddi kaynakların devreye girmesi gerekecekti.
Yurt dışı
izlenimlerinin hayranlığı içinde düşünürken,
insanın aklına bir çok bölgemizde yaşanan üretim
sorunları geliyor. Sadece soğan ya da patates üretiminde
değil, örneğin her yıl yüksek miktarlarda alınmak
zorunda kalınan ve kalitesizliği nedeniyle hiçbir
işe yaramadığı için yakılan milyarlarca
liralık tütün ürününün maliyeye getirdiği
ağır yük, eski yıllardan miras, “bilmem kaç
bin çiftçi ailesinin ekmek teknesidir” düşüncesiyle
acımaya döndürülürken, aslında hepimize yapılması
gereken bir şeylerin olduğunu işaret
etmektedir.
Tarım
Bakanlığımızın son dönemde bu konuda yeni açılımları
gündeme getirdiğini biliyoruz. Bizzat sayın Tarım
Bakanımız bazı konuşmalarında; başta şeker,
fındık, tütün v.s gibi ürünlerin uzun yıllardır
artan stoklarla üretildiğini ve eritilmelerinin
de belli bir yük ve zorluklar getirdiğini, bunu
önlemek içinde bazı ürünlerin ekim sahalarının
daraltılması çalışmalarına geçildiğini müjdelemişti.
Alışılmış
ürünlerle çalışmanın rahatlığı malum olsa
da, artık her bölge için yeni alternatif ürünlerin
devreye girmesi gerekiyor. Ürün deseni konusunda
tutuculuk yapmak yerine, bilimsel verilerin
ışığında yeni ufuklar aramak Türk çiftçisine
de soluk aldıracaktır üstelik.
Kısaca
belirtmek gerekirse, hem gelir artışı ve hem de
toprakların korunması bakımından Çukurova başta
olmak üzere birçok bölgemizde soya üretiminin
ciddi olarak gündeme getirilmesi; İç Anadolu,
Trakya ve Karadeniz geçit bölgelerinde kışlık
olarak Kanola’nın ekim nöbetine girmesi ya da
başka yağ bitkileri ve baklagillerin ekiminin düşünülmesi
yararlı olacaktır.
Karadeniz’e
giren Kiwi tarımının, özel sektörce destek
verilen beyaz renkli Kanada hindilerinin ve meraklı
çiftçilerce başlatılan devekuşu üretiminin
örnek verilişi gibi, kimbilir ilk ağızda akla
gelmeyen nice alternatif öneriler söz konusu
olabilecektir.
Tarım
Bakanlığımızın son günlerde gündeme getirdiği
yeni bir çalışma olan alternatif ürünlerle
ilgili bir projenin yarattığı fırsatlar çerçevesinde,
bilim adamları ve araştırmacılar kadar yeni
tarım tekniklerine meraklı önder çiftçilerimizin
de bu konuda öncü rol oynaması ve ülkemizin
ihtiyacı olan yeni ürün desenleri modellerinin
uygulama sahasına kazandırılması gereklidir.
BU HABERLE İLGİLİ DİĞER
GELİŞMELER
Haber
listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere,
geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına
katılabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye
Gir" butonuna tıklayın. |
|
Karşınıza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|