ARAŞTIRMA

 
Zir. Yük. Müh. Ahmet Nedim Nazlıcan
annazlican@yahoo.com

Soyada Ümitler Artıyor

Dergimizi düzenli olarak takip edenler, bu sayfaların genelde, soyalı ürünlerin tanıtımına ve soya üretiminde karşılaşılan sorunları konu edinen yazılara daha fazla ev sahipliği yaptığını hatırlarlar. Bıktırmamak düşüncesiyle, bir süredir soyalı yazılarıma ara vermiştim ama geçen süre içerisinde ortaya çıkan soya üretim ve tüketim sorunları yanında, soyalı ürünlerle ilgili olarak gündeme gelen sevindirici gelişmeleri de bu sayıda dile getirerek okurlarımızla paylaşmak istedim.

Son 10-15 yıllık dönem dikkate alındığında, 2002 yılı soya üretimi açısından tam bir patlama yılı olacak deniyordu. Gerçekten de bir önceki yıla göre, % 40-50 oranında bir ekim alanı artışı söz konusuydu. Gerçi ülkemizde, bir önceki yılın istatistiki rakamlarına ulaşabilmek öyle kolay bir şey değil ve bu konuda uzun yılların birikimi olan bir güvensizlik de mevcut aslında ama yine de tüm veriler, 2002 yılının son yılların en iyi soya üretim yılı olduğunu gösteriyordu.

Alternatif ürün arayışına giren Çukurovalı üreticilerin soyaya ısınmaları için her şey hazırdı. Ekim alanlarının gözle görülür bir oranda artmış olması da gösteriyordu ki; üreticiler de soyaya önemli oranda bel bağlamışlardı. Hasat sonrasında yaşanan fiyat belirsizliği yanında, geç olarak açıklanan rakamların geçen yılki düzeyde kalması ve alım yapan kuruluşlardaki çekimserlikler, bölge üreticisini pişman etmeye yetmiş görünüyor. Tohumluk talebindeki düşüş ve ekim alanlarındaki azalış da bunun iyi bir göstergesi. Ancak, sevindirici bir gelişme olarak; başka illerdeki üreticilerin soyaya ilgisinin arttığını gözlemlemek mümkün. 2003 yılında ilk kez soya ekmek isteyen, başta GAP illeri olmak üzere değişik illerden gelen soya tohumluk talepleri, gelecek adına ümit verici olarak görülmektedir.

Geçen yıldan diller yandığı için; değişik sanayi sektörlerinden gelen pembe vaatlere karşı artık daha bir önemsiz bakış söz konusu olsa da, bazı ciddi gıda firmalarının büyük yatırımlarla soyalı ürünler üretimine girecek olmaları, yine de oldukça sevindirici. Gazete ve televizyonlarda gün geçmiyor ki, soyalı bir haber yer almasın. Soyalı ürünlerin tanıtımı ve sağlıklı beslenme adına kullanımlarının yaygınlaştırılması amacıyla, bu tür tanıtım çabalarının artarak sürmesine ihtiyaç var. Ancak o zaman, insanlarımızın diğer baklagillere verdiği değer kadar soyaya da ilgi göstermesi ve değişik soyalı ürünlere mutfak kültürlerinde daha fazla yer vermesi mümkün olacaktır.

Ülkemizde, soyanın insanlara tanıtımında bu ağır işleyen süreç devam ederken, dünyanın dört bir yanından soyayla ilgili yeni gelişmeler ve parlak buluşlar bilgi notu olarak gündeme gelmeye devam ediyor. Amerikan Soya Birliği Türkiye Temsilciliği'nin Soya Bültenlerinde yer alan haberlere göre; transgenik ürünler konusunda en yoğun çalışmaların yapıldığı ABD'de, tezat bir şekilde organik gıda ürünleri de tavan yapmış durumda. 2001 yılı rakamla-rıyla 9.3 milyar dolarlık bir satış grafiğine ulaşan organik gıda üretiminin, 2005 yılında 20 milyar dolara ulaşması bekleniyormuş. Daha ilginci; bu yükselen pazar içerisinde soyalı ürünlerin de önemli bir oranda yer alması. Amerika'daki soyalı gıda imalatçılarının % 79'u organik soya ürünlerini tercih etmekteymiş. Hey gidi hey ! Bu bizim için tam bir rüya. Ne idüğü belirsiz ithal ürünlerin ucuz diye cirit attığı bir piyasada, kaliteli ve de organik olduğu için daha pahalı soyalı ürünlerin girdi olarak kullanıldığı bir üretim biçimini hayal etmek bile boşuna enerji harcatıyor insana. İnşallah bir gün bizler de bu tür güzel gelişmelerden nasipleniriz ....

Aynı yayında; soyada bulunan ferritin maddesi-nin, kadın sağlığı için iyi bir demir kaynağı olduğu belirtiliyor. Bu gelişmenin, dünya nüfusunun % 30'unda etkili olan demir eksikliğine karşı önemli bir adım atılmasını sağlayacağı düşünülmekte. Yüksek miktarda ferritin içeren bir soya çeşidinin kullanılmasıyla, önceki araştırma sonuçlarına göre % 5-10 oranında daha fazla bir orana ulaşılmış ve demir emilim oranı bu çeşitte % 27 seviyesinde bulunmuş ( Soya Bülteni, Sayı: 72, Şubat-2003).
Japonya'da yapılan bir araştırmada da, soyada bulunan fitoöstrojenler ile balıktaki omega-3 yağ asitlerinin uzun yaşam üzerindeki etkileri incelenmiş. 7 yıl boyunca ölen 2 000 kişi üzerinde beslenme alışkanlıkları konulu tespitler yapılmış ve sonuçta, her iki ürünle yoğun olarak beslenen insanlarda ölüm oranının daha düşük olduğu bilgisine ulaşılmış. Erkekler için bu bulgunun fazla önemli olmadığı ama kadınlar açısından daha dikkate değer bulunduğu anlaşılmış ( Soya Bülteni, Sayı: 76, Haziran-2003 ). Soyanın kadın dostu olduğunu boşuna söylemiyormuşuz demek ki ...

Dergimizin beslenme konulu sayfalarında ilginç öneri ve tariflerini okuduğunuz Tijen İnaltong hanımın ilettiği literatür bilgisine göre; Japon asıllı ABD'li beslenme uzmanı Michio Kushi, “ The Macrobiotic Way ” adlı eserinde, kilo kontrolünde soyanın oldukça önemli bir rolünün bulunduğunu bildirmektedir. Buna göre;

Soya, vücudun depoladığı yağ miktarını azaltır: Fazla salgılanan insülin, fazla enerjinin yağ şeklinde depolanmasına yol açarken, soya insülin salgısının dengede kalmasını sağlayarak yağ depolanmasını azaltır.

Soya, kas kitlesini geliştirir: Soyadaki yüksek oranlı ( % 35-40 ) protein içeriği, kas kitlesinin gelişmesini sağlar. Gelişen kas kitlesi de, daha fazla enerji tüketerek kilo kontrolüne yardımcı olur.

Soya, yağ metabolizmasını hızlandırır: Bu yolla daha fazla yağın yakılması gerçekleşir.

Soya, acıkmanızı geciktirir: Acıkma hissi, insülin salgısının artması sonucu kan şekerinin düşmesiyle ortaya çıkar. Soyanın insülin salgısını uyarıcı etkisi düşük olup, ayrıca insülin dalgalanmasını da dengeye kavuşturarak, kişinin kendisini tok hissetmesini sağlamış olur.

Soya, kolay kullanılan enerji verir: Soya tüketimi ile, depolanma eğilimi düşük olan, kolay tüketilen enerji ortaya çıkar ki, bu da kişinin kendisini çok daha iyi ve canlı hissetmesini sağlar. Soya tüketenlerde egzersiz yapma isteğinin fazla olması da, bu etkiyle açıklanabilir.

Gündemdeki bir diğer ümit verici haber de, geçenlerde Ulaştırma Bakanlığı kanalıyla basına yansıyan; alternatif enerji kaynağı olarak ülkemizde de bazı bitkilerden yararlanılacağı ve bu amaçla öncelikle Soya ve Kanola bitkilerinden biodizel elde etme çalışmalarının sürdürüldüğü şeklindeki gelişmeydi. 4 yıl önce, dergimizin Ekim-2003 tarihli 19. sayısında bu konuyu sayfalarıma taşıyarak, ilgili sektörlerin dikkatine sunmuştum. Yazım kısaca şöyleydi:

 

Kendinizi Mail listemize ekleyin sitemiz ve sektörle ilgili gelişmelerden sizide haberdar edelim.

 

ARAŞTIRMA

>> Soyada ümitler artıyor

>> Yabani meyveler

>> Pamukta pembekurt ve mücadelesi


 
ANA SAYFAYA DÖN
 


“ Soyanın biodizeli de var !

Dizel motorlar için soya yağından elde edilen biodizel kullanımı, ABD, Japonya ve bazı Avrupa ülkelerinde giderek artmaktadır. % 20 oranında soya biodizeli ve % 80 normal mazotun karışımından oluşan bir yakıt, özellikle uzun yol taşımacılığı yapan araçlarda kullanıldığında; km. başına maliyetin 0.17 - 0.30 dolar arasında olduğu ve bunun da normal yakıtlarla rekabet edilebilir bir seviyeyi gösterdiği öne sürülmektedir.

Soyadan veya diğer bitkisel kaynaklardan elde edilen biodizel yakıtların, ABD enerji politikasında önemli bir yer tutmaya başladığı ve 2000 yılına kadar ithal petrolün % 10'luk kısmının biodizel üretimiyle karşılanacağı, 2010 yılında ise bu oranın % 30' lar seviyesinde olacağı hesaplanmaktadır.

Katalitik bir dönüştürücüyle kullanıldığında % 20' lik soya biodizeli karışımının (B-20), hava kirliliğini de azalttığı ve kansere neden olan kirletici maddeler bakımından petrol ürünlerine göre daha düşük miktarlar ortaya çıkardığı test edilmiştir. ( Soybean Update, No: 341- 379 )”

Aynı yazıda, bir de soya mürekkebi konusuna değinmiş ve aşağıdaki açıklamayı eklemiştim. Henüz bu konuda bir gelişme olmamışsa da, kulaklara kar suyu kaçırmakta fayda var. Belki bir meraklı girişimcinin dikkatini çeker de, soyanın bu ilginç yönünden de yararlanırız, kim bilir ?

“ Marifeti bol soyanın, yeni bir kullanım alanı daha gündeme gelmiş durumda. Son zamanlarda, özellikle ABD' de yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanan soya mürekkebi, başta günlük gazeteler olmak üzere pek çok basın kuruluşu tarafından tercih edilmektedir.

Kolay silinmemesi, okurken boyanın ellere çıkmaması ve daha canlı renkler vermesi, soya mürekkebinin en önemli avantajlarıdır. Uçucu organik bileşiklerin miktarı doğal olarak düşük düzeylerde bulunduğundan, soya mürekkebinin çevre kirliliği bakımından bir olumsuz etkisi de söz konusu değildir.

Soya yağının berraklığı ve renk pigmentlerinin zenginliğinin üretilen mürekkebe de aynı şekilde yansımasıyla, oldukça parlak ve zengin renklerin eldesi mümkün olmaktadır.

ABD' de 1987 yılından beri kullanılan soya mürekkebiyle, The New York Times, USA Today ve the Los Angeles Times gibi ünlü gazeteler başta olmak üzere 1500 civarındaki günlük gazetenin % 90' ından fazlası baskı yapmaktadır. Ayrıca, ticari baskı yapan 50 000 basımevinin dörtte biri de soya mürekkebini tercih etmektedir.

Birkaç yıl öncesinin rakamlarıyla, haftada 120 tondan fazla soya mürekkebinin tüketildiği ABD' de yaklaşık 100 kadar mürekkep üreticisi firmanın en az bir çeşit soya mürekkebi ürettiği bilinmektedir.

Avrupa' da da son yıllarda soya kaynaklı baskı mürekkeplerinin tüketimi artış göstermeye başlamıştır. Belçika bu alanda başı çekmektedir. Yeni kurulan tesislerde yıllık 3500 ton soya yağının kullanımıyla, 3 ayrı renkte günlük 10'ar tonluk soya mürekkebi üretileceği belirtilmektedir. ( Soybean Update, No: 328, 361, 367, 375 )

Darısı bizim gazetelere diyorum ama nedense her türlü yeniliği ülkemize getirmeye can atan medyamızdan şu ana kadar pek bir ses çıkmış değil ...”

Copyright©1996-2000 Cine-Tarım A.Ş. Her hakkı saklıdır.
Cine-Tarım A.Ş.'nin yazılı izni olmaksızın hiçbir yazılı ve görsel malzeme kısmen ya da bütünüyle kullanılamaz.