YORUM
Türk
tarımı üzerine
Şekip
Karakaya
Türkiye’nin
Avrupa Birliği’ne ve Gümrük Birliği’ne başvurusundan
bu yana 24 yıl geçti. Geçen 24 yıl özellikle
Türk tarımı için”kaybolan yıllar” sürecidir.
Birkaç
istisna dışında, Türkiye, topluluk tarım
standartlarına ulaşmak konusunda, herhangi bir aşama
kaydedemedi. XX.Yüzyılın son çeyreğini Türkiye,
ulusal tarım politikalarının oluşturulduğu,
tarımın geliştirildiği, tarımda planlı, araştırmaya
ve geliştirmeye önem verilen, teknolojinin yoğun
olarak kullanıldığı bir dönem olarak değerlendiremedi.
Tam tersine uygulanan yanlış politikalarla, günlük
palyatif tedbirlerle, tarım ürünü ihraç eden
bir ülke konumuna geriledi. Tarımdaki başıboşluk
ve ulusal politika eksikliği, Türkiye’deki
sosyal ve ekonomik problemlerin ana kaynağı
oldu. Köyden kente göç hızla arttı, köylerin
kentleşmesi gerekirken, kentler köyleşti. Büyük
bir işsizlik problemi, sosyal barışı tehdit
eden boyutlara ulaştı.
Dünyadaki
hiçbir gelişmeye refleks gösteremeyen ve
yakalayamayan Osmanlı İmparatorluğu, Rönesans
ve reformu, matbaanın icadını ve hepsinden önemlisi
Sanayi Devrimini ıskaladı. Böylece ne Osmanlı
ne de Türkiye Cumhuriyeti Devleti “Sanayi
Toplumu” yaratamadı. Yani Türkiye bir
tercihten ötürü değil, zorunluluktan ötürü
Tarım Ülkesi oldu. Sanayileşme sürecini
tamamlayamamış toplumlarda tarımsal
faaliyetler; verimlilik esasına göre yürür. İlişkiler
feodal boyutlardadır. Nüfusun büyük çoğunluğu
da bu faaliyetlerin içinde yer alır. Türkiye’de
de böyle oldu. Evrensel kurallara uygun ve akılcı
tarım işletmeleri yerine, verimsiz, katma değeri
ve kalitesi düşük ürünlerin elde edildiği,
çoğu işsiz olan ve toplam nüfusun bugün hala
%40’nı bulan en büyük kesimin içinde yer aldığı
bir faaliyet gelişti.
Nüfusun
en büyük bölümü de bu sektörde yer aldığı
için Devleti yönetenler bu kesimle ilişkilerini
ise “sen bana oy ver, ben sana kaynak aktarayım”
bağlamında kurdu.
Aşağıdaki
soru ve tespitleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
- Büyük
Atatürk’ün “Milli Ekonominin temeli
ziraattır, köylere kadar yapılacak programlı
ve pratik çalışmalar yapmak ve ciddi etüdlere
dayalı bir ziraat siyaseti geliştirmek
gerekir” tespitine ne ölçüde uyulmuştur?
- 2020’li
yıllarda dünya nüfusu 12 milyarı bulduğunda
ve açlık tehlikesi bu nüfusun önemli bir bölümünü
tehdit eder hale geldiğinde; Türkiye, dünyayı
besleyen ülkeler katagorisine girebilecek
midir, bunun için ne tür bir hazırlık yapılmaktadır?
- Türk
çiftçisi her şeye rağmen oluşturabildiği
fonları neden tarım sanayi entegrasyonuna
kanalize etmek yerine, ranta kaydırmaktadır?
- Neden
devlet; kaynaklarını, tarım kesiminin
rekabetçi bir yapıya kavuşması, teknoloji
kullanması, verimliliğin ve kalitenin artması
gibi geleceğe dönük hedefler için harcamak
yerine, taban fiyatlarını açıkladığı
unasıl ve hangi kalitede üretilmiş olursa
olsun ürünleri alımına kanalize
etmektedir?
- Neden
tarım topraklarının % 75’i ağır erozyon
tehdidi altındadır?
- Türkiye
toplam nüfusunun %40’ının tarımla uğraşmayı
sürdürmesi halinde, tarımda ileriye gitmeyi
gerçekleştirebilir mi? Amerikan nüfusunun
sadece % 3’ü tarımla uğraşıyorken nasıl
olur da bütün dünyanın ürettiği kadar
tahılı tek başına üretebilir?
- GAP
ile tarıma açılacak alan 1.6 milyon hektar
olacaktır. Türkiye, 30 yılı aşkın bir
zamandır toplumsal kaynakların önemli bir bölümünü
bu projeye kanalize etmektedir. Türkiye GAP için
yeni bir plan yapmakta mıdır?
- Tarım
kesiminin de, gelinen yanlış noktada
sorumluluğu var mıdır?
- Neden
tarımda ileri gitmiş ülkelerin tamamı
sanayide de ileri gitmiş ülkelerdir?
Biran önce
bu sorulara yanıtlar bulunmalı ve gereken yapılmalıdır..
BU HABERLE İLGİLİ DİĞER
GELİŞMELER
Haber
listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere,
geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına
katılabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye
Gir" butonuna tıklayın. |
 |
Karşınıza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|
YORUM
>> Ürün bazında
üretici örgütlenmesi
>>
nasıl
olacak? / Kemal Erdoğan
>>
AB Ortak Tarım
Politikası'na uyumun
>>
zorlukları / Ali Ekber Yıldırım
>>
Türk tarımı üzerine
/ Şekip Karakaya

ANA
SAYFAYA DÖN

|