TÜRKİYE'DE ARAŞTIRMA SORUNLARI

Üçüncü Teknoloji Kongresi'nin "Çağdaş Toplum ve Bilgi" panelinde Prof. Dr. Bozkurt Güvenç'in yaptığı konuşmanın bir özetini sunuyoruz.
   1. Araştırma "Serüveni"nin Özgeçmişi

En yaşlı kutsal kitap "Başlangıçta söz vardı" der. Söz (logos) bilgiydi. Bilgi, sözle ve yazıyla ifade edildi. Meraklı insan (Homo curiosis) diliyle düşündü, sordu, yanıtladı, tartıştı, denedi yanıldı. Edindiği bilgiyi biriktirdi yaydı ve geliştirdi. İslâm peygamberi "Oku. Bilim, Çin'de bile olsa git bul, öğren!" buyurdu. İslâm Felsefesi'nde sorup araştıranlar çıktı ama, "Ortaçağ" dinleri, devlet varlığına zarar vereceğinden kuşku duyulan, inanca ters düşen çabaları kısıtladı. Sorgulayan akıldan sakınan "edebi devlet", dinle işbirliği yaptı. Bölünmüş Batı Dünyası, sanatta Rönesans, dinde Reform ve düşüncede "Aydınlanma" ile kilisenin bağnazlığını aşarken (14-16. yy'lar); bilgi savaşçıları, İbn Rüşd'ün yorumladığı Aristo'nun biçimsel (tümdengelen) mantığı yerine, yeni bir bilim yöntemi geliştirdiler. Parlak Ortaçağı'nı geride bırakan İslâm Dünyası, 15. ve 16. yüzyıllarda, aynı bağnazlığa yenik düştü, eleştirel felsefeyi kısıtladı. Düşünce kuşkusuz tutuklanamazdı ama sözün inancı yıkmasına izin verilmedi. Kur'an yorumunun yorumundan öteye geçemeyen Osmanlı Medresesi bilimden uzaklaştı. Savunduğu "Edebi Devlet"le birlikte çöktü. Batı dünyası 17. ve 18. yüzyıllarda giriştiği özgürlük ve laiklik savaşlarıyla, Kilise'nin ve Engizisyon'un zincirlerini kırarken; felsefe ve bilimden uzaklaşan İslâm dünyası, mistik bir kaderciliğe sığındı. Hıristiyan dünyasına göre iki yüz yıl geciken matbaayı kuran Macar asıllı İbrahim Müteferrika , çelişkiyi şöyle açıkladı:

Hikmete dayalı Batı:
Şeriata dayalı Doğu!

(Bu hikmet, sorgulanamayan "Hikmet-i Hüda" değil, aklın ürünü olan "fizik"ti!)
Katip Çelebi, Piri Reis, Erzurumlu İbrahim Hakkı vb. düşünürler, Koçi Bey gibi uyaranların çabaları, çağdışı kalmış, ataerkil ve buyurgan devleti uyarmaya yetmedi. 1870'lerde uyandığında çok geç kalmıştı. Cumhuriyet'e bıraktığı mirasında "akıl ve düşünce belki vardı, araştırma yok denecek kadar azdı?
2. Ugulama sorunları
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli"kültür" olacaktı ya; çağdışı bir dünya görüşü değil, akla, bilime, üretime, değişip gelişmeye ve kendini aşmaya yönelik, çağdaş bir kültür olacaktı. Karamsarların dünyaya havlu attığı bir dönemde, Atatürk: "En güvenilir yol gösterici bilimdir!" diyor ve ekliyordu, "Bilim çeviriyle olmaz, araştırmayla olur."
Ne ki söylemekle bilim ve araştırma yapılamıyordu. Aristo ile İzaguci 'nin kategorilerinden öteye geçemeyen Medrese, araştırma yöntemini hiç öğrenemedi. Bilim yapanlar öğrenirken, yapmayanlar sadece konuştular. Önce, cehalet ve yoksulluğun yenilmesi gerekecekti. Medreseler yasa ile kapatıldı ama çağdaş Üniversite kurulmadı. Cumhuriyetin 10. yılında geleceğe umut 20 yılında ise her derde deva olacağı umulan bir Demokrasi inancı ("46 ruhu") vardı. Genç Cumhuriyetin 75 yılında övünülecek başarılar vardı ama -ICI göstergeler dışında- bilimde bir atılım görülmüyordu. Bilimin sahibi, sözcüsü çok, gerçek öğrencisi azdı. Neden felsefe yapamadığını soran Cumhuriyet, sorunun bilim yetmezliğinden kaynaklandığını göremedi. Pahalı bilim ve teknoloji ithalini tercih etti. Batı'dan yalnızca bilim ve teknoloji almakla, kültürümüz de korunmuş olacaktı. Egemenliğin sahibi olan millet, hükümetinden plan değil pilav, us değil aş, bilim değil hizmet, ehliyet değil diploma istiyordu. Laik Türkiye Cumhuriyet'inin "demokratik restorasyonu" böyle başladı, bugünlere erişti.
Patlayan nüfus ve katlanan sayılarla eğitim tabana yayıldıkça nitelikleri düştü. Eğitim Reformu ertelendikçe sorunları büyüdü. Çözümü sayılarda bulan T.C., her isteyene, her türlü okulu açtı. Okullar sorun kaynağı oldu. Cumhuriyet Okulu'nu sorumlu gören "Tanzimatçı" cumhuriyetçiler, bilim yerine imana, geçmişe ve geleceğe sığındı. Geçmişin belirlediği bugünler, geleceğin sorunları karşısında çaresiz kalakaldı. Bilim ve teknolojinin yol açtığı hızlı değişim sorunlarına Batı kaynaklı reçeteler uyarlandı.
Araştırma, yöntemle değil düz mantıkla yapılan, saygınlığını korumak için, verimsizliğini gizleyip işe yaramazlığını öven bir söyleme dönüştü. Bakalorya verecek düzeyde görünmeyen ortaöğretim kurumları Üniversiteler kurmaya kalktılar. Kendi beyanlarıyla, "Üç buçuk bilim adamı" bulunan Türkiye'de, elli üniversite açan YÖK yönetimi, tüm eğitim ve bilim sorunlarını rektör atamasına indirgedi. Atanmış rektörler araştırma yaptıracak, yapmayanı denetleyip atacaktı. Ancak, daha fazla maaşları artırmak gerekiyordu.
Özel vakıf üniversitesi nasıl devletten finansman desteği alıyorsa; devlet üniversitesi de araştırma projesi üretip kaynak yaratabilirdi. Oysa, hazır teknoloji alan sanayinin araştırmaya ihtiyacı olmadığı gibi ciddi bir talebi de yoktu. Aksine, Devlet ve eğitim reformuna yön verecek ciddi araştırmalar yaptırıp yayımladılar.
3. Önlemler ve öneriler
Yeni bilgi üreten bilimin yöntemi tümevarımdır. Kamuoyuna açık tartışmalara bakılırsa yargılarımızın tümden geldiği görülür. bilimle tüme varacağımıza tümden gelmeyi yeğliyoruz. Sonuç almak yerine sebep buluyoruz. Vargılarımızı taşıyacak genelleme yoksa icat ediyoruz. Ekonomi çöktü çünkü enkaz devralmıştık. Medya dökülüyor eğitimi yetersiz, eğitim bu durumlara düştü çünkü aydın görevini yapmadı, çünkü gelir dağılımı bozuk; çünkü devlet çalışmıyor; çünkü faiz ödemekten ayakta duracak gücü kalmamış vb. İyisi mi, devlet elini eteğini çekmeli ekonomiden. Tüm yetkileri alınmalı; ancak, eğitimden, savunmadan, doğal afetlerden, enflasyondan, iflas edecek bankalardan, trafik canavarlarından, çevre kirlenmesinden, sorumlu olmalı. Yoksa, kimi sorumlu bulur, kınardık olup-bitenlerden?
Mülk, tersine işleyen adalet çemberinin neresindedir? İstenirse, düz mantık, kısır çemberi tersine de işletebilir: Sanal bir iki örnek: Erozyona karşı ciddi önlemler almış bulunan bir hükümet kuruluşu, bu cümleden olarak, ulusal meşe projesine 1000 fidan bağışlamış, yabancı turistler töreni merakla izlemiştir. Akkuyu santralı yerine, çevre ve ormanı korumaya kararlı hükümet, bu cümleden olarak, uçaklardan gümrük almamaya karar vermiş. Böyle senaryolar bilim mantığına uygundur. Nitekim, Newton elması düşerken yeryüzünü kendisine çekmektedir. Sormamız gerekir: Neden, nasıl, ne kadar, nerede, ne zaman, ne amaçla..? Neyse ki, bütün bu soruların eğitimle çözümleneceği konusunda bir "consensus" sağlamışız. Sormadıklarımız ise şunlardır: Hangi öğretmen, öğretmen yetiştiren hangi kurum, program yapan hangi talim terbiye kurulu, eğitim teknolojisini üreten hangi sanayimiz, yapı ve tesislerini destekleyen hangi bütçe ve pazar ekonomisiyle? Belki de en önemlisi, bütün bu ilişkileri kuran ve yapıyı ayakta tutacak hangi dille? Okul Türkçesi, kolej İngilizcesi, İmam-Hatip Arapçası mı? Tevhid-i Tedrisat yürürlükte olsa da, Gökalp 'in üç dünya görüşünü temsil eden üç okul yaşıyor. Cumhuriyetin 75. yılında, Onuncu Yıl Marşı'ndan iyisini besteleyemedik. Akçura 'nın Mısır'da yayımlanan "Üç Tarz-ı Siyaseti" yakında yüz yaşına basacak. Cumhuriyetin 100. Yılına hazırlık olarak Akçura'yı okumalıyız. Candida da olabilir. Araştırma yapılmadığı görüşüne katılmıyorum. Bazı gecikmeler, olası sakıncaları önleyebilir. Eleştirmelerimiz yapıcı olmalı: Trafik canavarı kurbanı her vatandaşın, kişi başına geliri birkaç dolar artırdığı, her artışın kredi notumuzu bir harf veya "eksiden artıya" işaret kadar yükselteceği inkar edilmemeli. Kredi notumuz yükselecek de n'olacak? Demeyin. Hazine daha fazla kâğıtla daha çok kredi bulabilecektir -borçlarını ödemek için. Durum umutlu da biz onu pek ciddiye almıyoruz- galiba.
Şöyle dermiş Yunus:

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen,
Bu nasıl okumaktır.



BU HABERLE İLGİLİ DİĞER GELİŞMELER

Haber listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere, geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına katılabilirsiniz.
.
Mail adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye Gir" butonuna tıklayın.
Karşınıza gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun.

Powered by ListBot

GÜNDEM

>>Türkiye'de Araştırma Sorunları
>>Türk ve İsrail Tarım Firmaları Buluştu
>>Çukurovalı Tarımcılar Kenetlendi
>>
16 Ekim Dünya Gıda Günü Kutlandı




ANA SAYFAYA DÖN



 

 

 

 
 
Copyright©1996-2000 Cine-Tarım A.Ş. Her hakkı saklıdır. Cine-Tarım A.Ş.'nin yazılı izni olmaksızın hiçbir yazılı ve görsel malzeme kısmen ya da bütünüyle kullanılamaz.