CİNESANAT
Susuz
içerim yalnızlığı
bir kız gördüm geçenlerde
şaşkına döndü feleğim
yenildi ruhum tufanlara
teslim olunca gözlerim
ben çarpılırken onun yüzüne
çarpıntılarla coştu yüreğim
nabzım doksanları geçti
sarsıldı heyecandan
yorgun bedenim
bir sevgi ateşi
gelip yalayınca hislerimi
gözlerim tutkal gibi yapıştı
gülen yüzüne o güzelin
parmaklarım tutmaz oldu kalemimi
yarım kalacak şiirim
nefesim kesiliyor bir an
tıkanıp duruyorum
ben nasıl bir şairim
öyle bir sevmişim ki
yıldırım çarpıntısıyla
beynim uzanmış boylu boyunca
aklım sevdanın tuzağında hala
mecalsiz kalan kollarım
yenik düşünce cazibesine
tutup düşüvermişim
o güzelin deniz mavisi gözlerine
nasıl kanmışım bilmem
o gözlerdeki maviliğe
çekmeye ip yetmedi
indiğim o dipsiz derinliğe
yalancı baharın narkozundan
kurtulup kendime geldiğimde
bir yenilginin ezikliğiyle
yeni dertler ürettim yüreğimde
ulaşılmazlığına kızdım onun
tavşan dağ misali
vurdumduymazlığına
hiddetten morarmış gözlerim
kaderine kafa atarken
demek ki yenilmişim hırsıma
gözlerim yaşlara kanarken
zaten bizler her romanın
şanssız kahramanı oluruz böyle
yürek kaptırdığımız güzeller
sunarlar veda busesini
nanik yapan elleriyle
acılara alışkın mideler
yutarken ülser haplarını
sakinlik hevesiyle
işte yine
susuz içerim yalnızlığı
kanserleşen dertlerin mezesiyle
A.N.NAZLICAN, Adana-1998
|