ARAŞTIRMA

Zir. Yük. Müh. Ahmet Nedim Nazlıcan
annazlican@yahoo.com
Fakirlere
yeni umut, sağlıklı beslenmeye kolay çözüm
Soyalı Ekmek
Son yılların gözdesi; pizzalı, hamburgerli, kolalı
yemeklerin moda olduğu hızlı tüketim modelinin faturasını şişmanlık
olarak ödemek zorunda kalan kitleler, bu konuda yeterince uyarı
yapıldığı düşünülüp, “kendi düşen ağlamaz” deyişine uygun olarak
bir kenara bırakılacak olursa; çoğu kere zorunluluktan mekan tutulan
kentlerin varoşlarındaki türedi mahallelerde, büyük şehrin büyük
umutlarına takılma sevdasıyla günlerini karartan milyonların ve
onların çelimsiz ama özentili çocuklarının en önemli sorunudur,
dengeli beslenememek.
Yakın geçmişte yaşanan ekonomik sıkıntıların daha da derinleştirdiği
yaşam zorluklarının, bu beldelerde daha bir zorlaştığını söylemek
için kahin olmaya gerek yok sanırım. Bir çok gazete ve dergi haberi
ya da televizyon programında, hem bu bölgelerdeki ve hem de ülke
genelindeki geçim ve beslenme zorlukları sürekli yazılıp çiziliyor.
Tüketim kalıplarıyla ilgili istatistikler incelendiğinde; bol
miktarda tükettiğimiz besinler için bile gelişmiş ülkelerin çok
gerisinde olduğumuz gerçeğiyle karşılaşılırken, el yakan fiyatlarıyla
ulaşılmazları oynayan değerli gıdalar içinse kendimizi yormaya
bile gerek yok; açlıktan ölenimiz yok belki ama öyle sağlıklı
bir beslenme durumumuz da pek yok aslında.
Bugün ülkemizde, resmi olarak 4-5 milyon civarında insanın fakirlik
seviyesinde olduğu ve gayrı resmi rakamlarla 10 milyonu aşacak
düzeydeki insanımızın dengesiz beslenme sıkıntısıyla karşı karşıya
bulunduğu ileri sürülmektedir. Bilimsellikten uzak bir beslenme
alışkanlığı ya da medyada sürekli değiştirilerek verilen moda
yaratıcı güncel bilgilerle dayatılan diyet önerileriyle zaten
şaşkına dönen kitlelerin, varlıklı olsalar bile yeterince sağlıklı
beslenemediği ortadayken, maddi imkansızlıklar içerisinde bunalan
insanlardan daha dengeli beslenebilmesini beklemek de haksızlık
olacaktır belki ama yine de konu uzmanlarının iyileştirme adına
çözüm arama gayretleri sürüyor.
Bu yöndeki olumsuzlukları aşmada son günlerde sıkça gündeme
getirilen bir çözüm kaynağı da soyalı ürünler olup; özellikle
Türk insanının bolca tükettiği ve en önemli besin maddesi olan
ekmeğe % 5 oranında katılacak soya unuyla günlük protein ihtiyacının
karşılanmasının mümkün olacağı öne sürülmektedir. Gerçekten de,
vücudumuzun sentezleyememesi nedeniyle dışarıdan, çoğunlukla da
hayvansal ürünlerle almak zorunda olduğumuz bazı temel amino asitlerini
soyadan da kolayca ve daha ucuza elde etmek mümkündür.
% 45-50 oranında protein ihtiva eden soya ununun ABD, Japonya
ve diğer ülkelerde olduğu gibi çeşitli unlu gıda maddesine katılmasıyla,
o ürünlerin protein oranları zenginleştirilmekte, lezzeti arttırılmakta
ve bayatlama süresi uzatılmaktadır. Evlerde üretilen unlu ürünlerde
de popüler hale gelen soya unu, et proteinini kullanamayan vejetaryenler
için oldukça tercih edilen bir kaynak olmuş durumdadır. Soya ununun,
katıldığı karışımı nemlendirerek , fındık veya ceviz aromasında
lezzetli bir tat verdiği de belirtilmektedir. Makarna üretiminde
de % 12.5' ten az olmamak üzere yağlı veya yağsız soya unu kullanımı
söz konusu olmaktadır. Bu şekilde makarnanın besin değeri methionin
amino asiti ile zenginleştirilmiş olur. Ayrıca vitamin ve mineral
katılmasına gerek yoktur.
Soya ununun nişastası az olduğu için mayalanmış ekmeklerde tamamen
buğday veya çavdar unu yerine kullanılamadığından, ancak toplam
unun % 20'si oranında soya unu eklenebilmektedir. Soya unu kızartmalar
esnasında yağın emilmesini de önlemede yardımcı olmaktadır. Araştırmalar
gösteriyor ki; soya unundan hazırlanmış hamur işleri ve gözlemeler
diğer tip unlardan hazırlananlara göre kızartma esnasında daha
az yağ emmektedir. Soya unu ürünü nemli tuttuğu için, mikrodalga
fırında pişirmeye de çok uygundur. Soyanın glisemik endeksi düşük
olduğundan soyalı ekmek özellikle şeker hastaları ve kolesterol
içermediğinden de kalp hastaları için idealdir.
Ülkemizde İstanbul ve Sivas belediye halk ekmek fabrikalarının
öncülüğünde soya katkılı ekmeklerin üretimi yaygınlaşmaktadır.
Örneğin, Sivas'ta günde 20 bin ekmek % 5 soya unu katkılı olarak
üretilmektedir. Ayrıca, Cumhuriyet Üniversitesince, 1996 yılında
yapılan Uluslararası Sağlık, Çevre ve Gelişim Konferansı'na götürülen
soyalı ekmek üretimini konu alan örnek çalışma, az gelişmiş ülkelerdeki
açlık sorununun giderilmesi için uygun bulunarak tavsiye kararı
alınmıştır. Bu konudaki ilk toplu uygulama da ülkemizde başlatılmıştır.
Normal ekmeklere en azından % 5 oranında soya unu katıldığında,
ekmeğin bayatlama süresi 2-3 günden 8-10 güne çıkarak, günde milyonlarca
ekmek çöpe atılmaktan kurtarılabilir. DPT'nin 2003 yılı tahminlerine
göre, yıllık 10 milyon tonluk ekmek üretimimizin % 5 kadarı israf
oluyormuş. Yani 500 bin ton ekmek çöpe gidiyor.
Ekmeğe soya unu katılarak bu israftan kurtulunması ve kazanılacak
buğdayın ihracıyla gelir elde edilmesi mümkündür.
250 gr.'lık bir ekmeğe eklenen 10-15 gr. soya unu ekmek maliyetini
fazla değiştirmezken, 60 kg.'lık bir insanın günlük ihtiyacı olan
60 gr. proteinin karşılanması için mükemmel bir kaynak olabilmektedir.
Zaten uzmanlarca, sağlıklı bir yaşam için bu miktarın 25 gr kadarının
soya proteini tüketimiyle karşılanması önerilmektedir.
Bugün gelişmiş ülkelerde gelinen son durum, insanlarının sağlığını
korumak ve hatta yoğun olarak ortaya çıkan bazı hastalıklara karşı
koruma sağlamak için, başta soya olmak üzere, gıda değeri yüksek
ürünlerin katkısından yararlanma yoluna gidilmektedir. Örneğin;
ABD'de kolesterole ve kötü kolesterolün damar çeperlerine yapışmasına
yardım ettiği belirlenen homosistinin tedavisine yardımcı olmak
adına, unlara folik asit takviyesi uygulanmaktadır. Yine aynı
ülkede, Ohio eyaletinin Cleveland kentinde yapılan çalışmalar
sonucunda, soya unu takviyeli ekmek Amerikan Gıda ve İlaç Dairesince
onay almış durumda. Bu ekmeklerden günde 4 dilim yendiğinde kanser
ve kalp krizi risklerinin % 30 oranında düşürülebildiği ileri
sürülmektedir.
Başka örneklerde de; E ve B vitaminleri (özellikle B-6 ve B-12)
ile, demir ve kalsiyum mineralleri ve değişik amino asitlerin
eklenmesi söz konusudur. Buna bir de son dönemlerin gözdesi olan
Omega-3 ve 6 yağ asitlerinin eklenme talebi eklendiğinde, bu değerli
maddelerin tamamının bol miktarda bulunduğu soyadan yararlanılması
akılcı olmaktadır.
Bizde de, Karadeniz Bölgesinde yapılan çalışmalarda, soyada bol
miktarda bulunan isoflavon maddesinin, bölgede yaygınlaşan kanser
hastalıklarına karşı koruyucu etki yapması bakımından önemli olduğu
belirtilerek, halkın ev tipi ekmeklerde bile % 5 oranında soya
unu katkılı ekmekler yapması önerilmektedir. Umulur ki, yerli
ve yabancı kaynakların bu yöndeki önerileri dikkate alınır ve
halk ekmek fabrikalarının öncülüğünde, ülkemizdeki tüm fırıncıların
ve unlu ürünler üreticilerinin soya ununa bakış değişir de, insanlarımızın
soyalı ekmekler tüketilmesi yoluyla daha sağlıklı kalmaları için
çaba sarf edilmiş olur.
Kaynaklar :
1- Türkiye Ekonomisi Açısından Soyanın Önemi, İKV- Seminer Notları,
1983.
2- Gıda Teknolojisi Dergisi, Nisan-1998.
3- Aksiyon Dergisi, Sayı: 179, Mayıs-1998.
4- Yiyecek İçecek Dergisi, Sayı : 3, 1998.
5- Gıda Dergisi, Ekim-2003.
|
|