ARAŞTIRMA
Zir.
Yük. Müh. Ahmet Nedim Nazlıcan
annazlican@yahoo.com
Soyanın Zenginlikleri
Her gün çok sayıda canlı türünün neslini yok etmeye
çalışsak bile, hala pek çok zenginliği bünyesinde barındıran doğa
ananın, özellikle bitkiler yönünden ne kadar varlıklı olduğunu
söylemeye gerek yok herhalde. Milyonlarca bitki türünün, dış görünüşleri
kadar, kimyasal içerikleri bakımından da çok büyük farklılıklar
taşıması, her birinin değişik üstünlükleri olduğunu göstermektedir.
Gerçekten de, tarih boyunca karşılaşılan hemen tüm hastalıkların
çözümü için yine doğaya dönen insanoğlunun, hiç eli boş döndüğü
olmamış geriye. Mutlaka sihirli bir reçeteyle sevinmesini bilen
insana bu yardımı yapanlar da şüphesiz ki, yeşillikler dünyasının
bu eşsiz örnekleri olan bitkilerdir.
Bu nedenle, doğada yer alan her bitkinin değerli olduğuna inanan
birisi olarak, insanların beslenmesinde yararlı olan her bitkinin
yeterince tanıtılmasını ve değerlendirilmesini arzulamaktayım.
Ancak, geçen sayıda özetlediğim gibi, ülkemiz için yeni sayılabilecek
bitkilerden birisi olan soyanın, tüm çabalara karşılık ilgisizlik
rüzgarından nasiplenmesinin önlenemediğini, gelişmiş ülkelerde
yüzlerce farklı alanda ürünleri üretilip piyasaya sunulurken,
gıda sektörü açısından ülkemizde fazla sevindirici bir tablonun
görülemediğini tespit ederek, gıda ve sağlık alanlarında soyalı
ürünlerin yeterince tanıtılmıyor oluşuna isyanımı dile getirmiştim.
Son yıllarda 1.5 milyon tona yakın bir ithalatı olmasına ve belki
yarısı hayvan yemi olarak değerlendirilse bile, kalan büyük miktarıyla,
gıda sanayisinin değişik alanlarında değerlendirilen bir ürüne,
hala yazılarında doğru dürüst yer vermeyen sağlık uzmanlarından,
üretimi konusunda epeyce nazlanan gıda sanayi-cilerine kadar pek
çok kesime tepkimi dile getirmeye çalışıyorum.
Bu ülkenin, tarımsal üretimi kadar, gıda üretiminde de soyalı
ürünlere ihtiyacı var. Ama hala sokaktaki insanların pek çoğu
soyalı ürünlerin sadece isimlerini duymuş durumdalar. Soya eti,
sütü, peyniri, mürekkebi v.s dendiğinde çok sayıda insan, ilk
kez duyduğu bu kelimelere karşı hayret dolu bir yüz ifadesiyle
şaşkınlığını göstermektedir. Bu durumun değişmesi için, piyasaya
çıkacak soyalı ürünlerin üretimi ne kadar önemli ise, tanıtım
yazıları ve reklamlarla söz konusu ürünlerin toplumumuza tanıtılma-sına
da çok ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Son dönemde, televizyon haberlerinde sık sık sağlıklı beslenme
ve diyet önerileri yer almakta ama inatla soya bu bilgilendirmelerin
dışında tutulmakta nedense. Hadi eskiden, ülkemizde yeterince
bulunmayan soyalı ürünler nedeniyle, kulaklara yabancı gelen ürünlerin
listelerden çıkarılmasına diyecek laf yoktu ama günü-müzde artık
bir çok soyalı gıda ürününü büyük marketlerde bulmak oldukça kolay.
Tıp doktorları ve diyetisyenlerin peş peşe yazdığı beslenme kitaplarında
da soyanın hak ettiği yeri almasını istiyor insan. Bu soyaya yapılacak
bir kıyak değil, tam aksine, insanımızın hak ettiği gibi ve sağlıklı
bir biçimde yaşayabilmesi için, bu mucizevi ürünün zenginliklerinden
yararlanmasını sağlamak üzere, soyalı ürünlerin bir an önce halkın
kullanımına sunulmasına katkıda bulunmak gerekiyor.
Bir kere, insan bünyesi için en gerekli maddelerden birisi olan
protein içeriği bakımından soya bir doğa rekortmeni. En çok bilinen
ve tüketilen bitkilerden hiçbirisi, sahip olduğu protein oranı
ile soyaya yaklaşama-maktadır. Ortalama % 40 protein oranıyla
insan ve hayvan beslenmesindeki en önemli girdilerden birisi olan
soyanın, proteinin kalitesi bakımından da süt ve yumurta gibi
değerli ürünlere en yakın bitkisel kaynak olması tesadüfi değildir.
Vücutta sentezlenemediği için dışardan alınması gerekli elzem
amino asitlerini, oldukça bol miktarda içerisinde bulunduran soyanın,
bu zenginliğinden yararlanmak için ne bekleniyor ki ?
E Vitamini
Yaşlanmayı geciktiren, bağışıklık sistemini güçlendiren ve kötü
kolesterolün ( LDL) damar sertliğine neden olmasını engelleyerek
kalp sağlığına olumlu katkılar sağlayan önemli antioksidanlardan
birisi olarak E vitaminin, son dönemlerde ne kadar üzerinde durulduğunu
hep duymaktayız. Önerilerde bulunulurken listelere sokulmayan
soya tohumunun 100 gramında 15.3 mg. ve yağının 100 gramında ise
29 mg. oranında E vitamini bulunduğu tespitiyle (1), önde gelen
E vitamini kaynaklarından birisi olduğu niye bildirilmez insanımıza
anlaşılır gibi değil ? Bazı kaynak kitaplarda ise 140 mg. gibi
çok daha yüksek oranlar verilmektedir (2). Keten, ceviz ve ayçiçeği
yanında soyadan da bahsedilse, dünya mı batar yani ? Süt, et ve
balıkta bulunmayan ya da çok az seviyelerde bulunan, buğday ve
mısır gibi tahıllardan ve hemen tüm sebze ve meyvelerden fazla
oranda E vitamini içeriğine sahip olan soyanın, çerez olarak da
tüketilen diğer yağlı tohumlu bitkilerle birlikte değerlendirilmesi
ve tanıtılması gereklidir.
A ve B Vitaminleri
Yine kıyaslamaya değer bulunan ürünlerden et, süt, balık ve kuru
bakliyata göre, A ve B vitaminlerince çok daha zengin olan soya
ancak sebzeler söz konusu olduğunda, o da sadece A vitamini bakımından
biraz mütevazi olabilir. Özellikle B vitamini türevlerinden folik
asitçe süper zengin olduğu bilinmektedir. Bu vitaminin en fazla
bulunduğu (200 mg.) besin olan ıspanak yine bu vitaminin ilk kez
tespit edildiği üründür ama soyanın 240 mg. folik asit içerdiğini
belirterek (3), soya mucizesini gözler önüne sermek iyi olur.
Folik asitin, beyin gelişimi üzerinde önemli etkisi olduğu ve
özellikle bebeklerin beyin ve sinir gelişimi için oldukça yararlı
bulunduğu ve eksikliği durumunda kansızlığın ortaya çıktığı ileri
sürülmektedir. Ayrıca, normal soya tohumunda 0 mg. olan C vitamininin
ise, 100 g. soya tohumu filizlendirildiğinde 760 mg. gibi oldukça
yüksek bir C vitamini oranına yükseldiğini de (4), soya filizinin
önemine işaret ederek kaydetmekte fayda var.
Flavonoitler
Bitki östrojeni de denilen Flavonoitlerin soya ve bazı baklagillerde
bol miktarda bulunduğu ve çok güçlü antioksidan etkileri olduğu,
sağlıklı beslenme kitaplarının çoğunda yer almaktadır. Tüm bitkilerde
bulunsa da, bu maddeler soya ve keten tohumunda diğer bitkilere
göre 1000 misli daha fazla miktarlarda bulunmaktadır (5). Bugün
ABD Gıda ve İlaç Dairesinin onayıyla, soyalı gıdaların üzerine
" Kalp sağlığına yararlıdır" ibaresinin yazılması, öncelikle
soyadaki flavonoit zenginliğinin ortaya konmasından sonra gerçekleştirilebilmiştir.
Bu sihirli maddelerin gögüs, prostat ve kalınbağırsak kanserine
karşı da etkili olduğu ve aynı kurumun soyalı ürünler üzerine
" kansere karşı da etkilidir " etiketini takmaya onay
vereceği umulmaktadır. 100 gram üzümde 2.2, mercimekte 1.8, nohutta
3.6, brokkolide 7.7, bezelyede 9.4, soğanda 44.8 ve keten tohumunda
240.6 mg. oranında bulunan flavonoitler özellikle yağsız soya
ununda 311.7 mg. seviyesinde yer almaktadır.
Kan Şekeri ( Glisemik) Endeksi
Bir karbonhidratlı gıda yenildiğinde kan şekerinin ne kadar yükseldiğini
gösteren bir değer olması yanında, bu endeks kana karışma ve glikoza
dönüşme hızını da ortaya koymaktadır. Bazı besinler çok hızlı,
bazıları ise bu dönüşümü daha yavaş gerçekleştirir. Şeker hastaları
için de, aşırı glikoz varlığına karşı insülin üretimiyle denge
sağlamaya çalışan pankreas bezinin fazla yorulmaması önemli olduğundan,
nispeten daha düşük glisemik endekse sahip ürünler daha yararlı
olmaktadır. Yüzlerce gıda ürününün incelendiği analiz sonuçlarında,
glikoz 100 olarak kabul edilip, diğer besinler ona göre değerlendirildiğinde;
ekmek ve diğer hamur ürünleri 60-70 puan arasında çıkarken, bal
87, üzüm 46, taze mısır 59, portakal suyu 46, elma 39, havuç 71
ve bezelye 66 olarak bulunmuş. Bu alandaki en yarayışlı ürünler
ise 14-15 puan ile yine soya ve yerfıstığı olmuş (5).
Sayfamız yetse daha bir çok zenginliği gözler önüne serilebilecek
olan soyanın kıymetini bilmek için sadece protein oranının yüksekliği
ve değerliliği de yeter aslında ama umarım bu ve benzeri yazılarla
soyanın hakkını teslim etmek daha kolay olacaktır. Bunca bitki
arasında, harika ya da mucize bitki etiketine layık görülen soyanın
ve onun birbirinden lezzetli gıda ürünlerinin hala tadına bakmaktan
ve mutfak alışkanlığına sokmaktan kaçınanlar varsa, artık diyecek
başka bir şey kalmıyor geriye. Yolları açık olsun, ne diyeyim
!
KAYNAKLAR :
1- KUŞHAN, M., 2003. Besinlerin Kalori
Değerleri.
2- GÜNAYDIN, H. 1995. Faydalı Gıdalar ve
Beslenme.
3- SOUICI, S.W., FACHMANN,W. and KRAUT,
H., 2000. Food Composition and Nutrition
Tables (6 th rev.). Medpharm Scientific
Publishers. Stuttgart.
4- MOTIGNAC, M. 2002. Doğru Beslenme İle
Kalp Sağlığı.
5- WİLLCOX, J.B. ve ark. 2002. Okinawa
Programı.
|
|