YORUM
Ali
Ekber Yıldırım
Fakire İki İnek
Dağıtarak Hayvancılığın Sorunları Çözülür mü?
Hayvancılık sektörü 1980 yılında yediği büyük darbeden
sonra bir daha kendisine gelemedi. Yıllardan beri göreve gelen
her hükümet birçok hayvancılık projesi gündeme getirdi. Kağıt
üzerinde büyük destekler sağlandı. Ancak istenilen başarıya ulaşılamadı.
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Prof. Dr. Sami Güçlü ile Devlet Bakanı
Beşir Atalay'ın imzaladıkları protokol ile yürürlüğe giren Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (Fak-Fuk Fon) destekli
"Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi" bunun son örneği.
Tarım Bakanlığı, projenin amacını şöyle açıklıyor: "Kırsal
alanda ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelerin
en uygun organizasyonla, gelir seviyelerinin yükseltmesi, istihdamın
artırılması, üretilen tarımsal ürünlerin yerinde değerlendirmelerinde
ve pazarlamalarında gerekli maddi ve teknik desteğin zamanında
ulaştırılması ve böylelikle, onların üretime katılmaları ve üretimde
sürekliliklerinin sağlanmasıdır."
Birçok projede olduğu gibi amaç çok iyi kaleme alınmış. Ancak
uygulamada ciddi sıkıntılar var. Çünkü tarımsal projeler genellikle
Ankara'da masa başında hazırlanıyor. Ülke gerçekleri gözardı ediliyor.
Bu projeyi hazırlayanlar bırakınız ülke gerçeklerini Tarım Bakanlığı'nın
geçmişten bu güne dile getirdiği görüş ve bilgilerden bile haberdar
değil. Son yıllarda görev yapan tüm tarım bakanlarının fikir birliği
içerisinde savunduğu ender görüşlerden birisi şu: "Türkiye'de
tarımsal işletmeler çok küçük bu nedenle verimlilik sağlanamıyor."
Söz konusu proje bu görüşün aksine küçük işletmeciliği körüklüyor.
Bunu anlamak için projenin uygulanma biçimine bakalım.
Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi'nden yararlanacak üreticinin
öncelikle bir tarımsal kooperatife üye olmsı gerekiyor. Üye olmak
yetmiyor birde "fakir" olması ve bunu Tarım Bakanlığı'na
kanıtlaması lazım. Yeşil kart sahibi olanlar "fakirliğini"
daha rahat kanıtlayabiliyor. Fakirliğini kanıtlayan üreticinin
projeden yararlanması için üye olduğu kooperatifin enaz 100 ortaklı
olması gerekir. Ama bakanlık çok zorunlu hallerde 50 ortağı da
kabul ediyor. Başka bir deyişle, üreticinin tek başına fakir olması
yetmiyor, kendisi ile birlikte 99 fakir (zorunlu hallerde 49'da
olabilir) üyenin daha olması gerekiyor. Yaşadığı bölgenin hayvancılık
yapmaya uygun olması bir başka önemli şart.
Bütün bu kriterlere uygun kooperatif üyesi üreticiye fak-fuk
fon kaynağı ile 2 süt ineği veriliyor. Bölge eğer koyun yetiştiriciliğine
uygun ise 25 koyun veriliyor. Bunun için üretici borçlandırılıyor.
Borcuna faiz işletilmiyor ve 1 yılı ödemesiz dört yılda 3 taksitle
bu borcu geri ödemesi isteniyor.
Fakirliği belgelenmiş, kendisine bakmaya gücü olmayan üreticiye
2 inek teslim ediliyor ve "Bu ineklere iyi bakarsan sana
süt verecek, sütü satarsan cebine birkaç kuruş girecek ve bununla
da bir yıl sonra borcunu ödemeye başlaya-caksın" deniliyor.
Hayvan bakmak profesyonel bir iştir. Kuru samanla hayvan bakılmaz.
Yem lazım, yonca lazım, mera lazım. Bunlar için de para lazım.
Üreticinin kendisine bakacak parası yokken, ineklere nasıl bakacak?
Bu şartlarda bakması mümkün değil. Dolayısıyla, bu projeden yararlanacak
üretici, kısa yoldan inekleri satacak veya kasapa götürecek. Yani
süt inekleri kesime gidecek. Bir yıl sonra da "devlet bizim
borçları afetsin" diye feryat figan edecek. Ödenmeyen borçlar
da Ziraat Bankası'na görev zararı olarak yazılacak. Borcunu ödeyemeyen
üretici fakirliğini belgelediğine göre haczedilecek malı da yok.
Hapse girecek.
Türkiye çok garip bir ülke. Tarım Bakanlığı'nın açıklamaları
doğru ise bu şartlarla projeden yararlanmak için 1000 kooperatif
başvurmuş. Ancak, yeterince kaynak olmadığı için 2003 yılı bütçesinden
sadece 25 kooperatif yararlana-bilecek.
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre Türkiye'de hayvancılık
yapan 2 milyon 674 bin işletme var. Bunun anlamı Türkiye'deki
işletmelerin çok küçük olduğu. Tarım Bakanlığı'nın 2 inek dağıtma
projesi zaten küçük olan işletmeleri daha da küçültecek. Verimliliği
artırmak bir yana dağıtılan süt inekleri kesime gidecek ve üretim
daha da düşecek. Tarım Bakanlığı'nın en üst düzey görevlileri
tarih öğretmeni olduğu için hatırlayacaklardır, 1986'da 300 bin
gebe düve dağıtıldı. Bunlardan geriye hiç bir şey kalmadı. Tarihten
ders almayı bilmiyoruz bari tarımdan alalım.
|