CİNESANAT
Mutsuzluğun
Kanadında Çırpınış
yalnızlığın kıskacında
nefessiz düşen benim
umutsuzluğun girdabında boğulan da
herkes hülyalarıyla coşarken
kırgın
dargın
yorgun olan yine benim
hüznünden kendini yiyen yürek
benimki değil mi
ufuk perdesini kapatıp
geleceğe küsen beyin de
titreyen dizler
halsiz gözler
bu bedende değilse
şu benim yetmişlik yaşlılar gibi
bükülmüş belimin sebebi ne
yanağımı ıslatan her damla yaş
delip yüreğimi geçerken
hayallerimi süsleyen ümitler
imkansızlığa yenik düşerken
kim ister ki benden
kaybedip kurtulmamı da
benliğimden
günlerce boğuşurken kendimle
moral isteyen hala sensin
ıstırapların kaynağında
yanarken ben
keyif sigarasına ateş isteyen
yine sen
en haklı olduğum günlerde
hırçınlık batağına gömülsem bile
her sokak dönüşünde beni
görmedin mi karşında yine
oysa sen
en çok aradığım anlarda
keyifler içindeydin
uzaklarda
gurur denilen
çirkinliğin gagasında
uçuyordun
duygusuz ufuklarda
her an geriye bakan adımlarım
ince bir telefon sesi beklerken
belki umutsuzca diliyordu
ufak tefek pişmanlıklar duymayı
senden
ama
yüreğini kilitleyen
keçi inadını
perçinlerken
karalarla süslü beynin
benim volkanlar gibi
patlayan yüreğim
ayrılığa kabul deyip
bir gün elbet
yenik düşecektir inadına
bilirim
A.N.NAZLICAN, Adana-1992
|