EGE'NÝN ÝNCÝSÝ ÝZMÝR
Tarihin
en köklü yerleþim yerlerinden birisi olarak bilinen
Ege'nin incisi Ýzmir'in, ilk tunç çaðýna dayanan
5 bin yýllýk bir geçmiþi olduðunu bildiriyor tarihi
kaynaklar. Hititlerden Ýyonlara, Lidyalýlara ve
Perslere, Bergamalýlardan Romalý, Bizanslý ve
Osmanlýlara kadar birçok uygarlýða ev sahipliði
yapan beldenin adý da, tarihi söylentilere göre;
Karadeniz'den akýnlar yaparak gelen kadýn savaþçýlar
grubu olan Amazonlarý yenen Erektidler'in liderine
eþ olan Amazon kraliçesi Zmürna'dan gelmekteymiþ.
Gelip
geçen birçok uygarlýðýn silinmez izler býraktýðý
bu topraklarda, deniz kýyýsýna kurulu oluþunun
da etkisiyle daha bir hakim konumda olmuþ Ýzmir
kenti. Ünlü þair Homeros'un doðup büyüdüðü yer
olan bu belde sadece tarihi yönüyle deðil, yaz
aylarýnda denizden karaya doðru esen serin Ýmbat
rüzgarýný kendisiyle özdeþleþtirmesi yanýnda,
geceleri ay ýþýðýndaki deniz parýltýlarýnýn patentini
kendisine mal etmesiyle de ayrý bir konuma kavuþmuþ.
Gerçi,
Evliya Çelebi'nin 400 yýl öncesinden not ettiði;
2000 civarýndaki baðlý bahçeli evlerin, dað yamaçlarýný
ve kýyýlarý süslediði Ýzmir, bugün sayfiye kenti
havasýný epeyce bir kaybetmiþse de, 1868'de yapýlan
rýhtýmla oluþan Kordonboyu'nun þarkýlara yansýyan
gezi ve eðlence mekaný olma özelliðiyle günümüze
kadar taþýmaya çalýþmýþ cazibesini.
Güzelliði
ve þirinliðine herkesin katýldýðý bu çekici kentin,
son 30-40 yýlýna damgasýný vuran, kirli ev ve
sanayi atýklarýnýn Bayraklý bölgesinde yoðunlaþarak,
Alsancak-Karþýyaka trafiðini iþkenceye çeviren
aðýr kokulara dönüþmesiyle güzelliðinden çok þeyler
kaybettiði söylenebilirse de, son yýllarda sürdürülen
körfezin ve denize atýklarý taþýyan derelerin
temizleme çalýþmalarýna bakarak, yakýn gelecek
adýna ümitli olmak gerekiyor. Ýki sayýda özetlenmeye
çalýþýlacak olan Ýzmir'in güzelliklerini yansýtmaya,
þehrin merkezi konumundaki Konak meydanýndan baþlamak
daha doðru olacak.
Her
yolun Roma'ya çýktýðý özdeyiþine benzer þekilde,
kent trafiði ve ticaretinin kilit noktasýný oluþturan
Konak meydaný da; uluslararasý Fuar alaný ve tarihi
Kemeraltý çarþýsý yanýnda, limaný ve meydandaki
saat kulesiyle Ýzmir'in simgesi ve en canlý bölgesi
durumunda.
1901
yýlýnda, sultan II. Abdülhamit'in tahta çýkýþýnýn
25. yýlýna ithafen yaptýrýlan 25 metrelik kulenin
saatleri Alman imparatoru II. Wilhelm tarafýndan
hediye edilmiþ. Zemin katýndaki 4 adet sütunlu
çeþme ve yüzeyindeki yýldýz kabartmalarýyla süslü
kulenin etrafý bugün, çiçekler ve su fýskiyeleriyle
bezenerek bir dinlenme alaný haline getirilmiþ.
Hemen arka tarafýnda ise, Ýzmir'in iþgali sýrasýnda
düþmana ilk kurþunu atan gazeteci Hasan Tahsin
adýna dikilen ilk kurþun anýtý yer almakta. Kadifekale'
nin yamaçlarýnda yer alan 1-2 katlý ve pembe çatýlý
bitiþik düzen evlerin yerini, Narlýdere' ye uzanan
kýyý boyunca güya modernliðin simgesi olan ama
bitiþiklik bir yana adeta yan duvarlarý ortak,
8-10 katlý gri beton yýðýnlarý yer almýþ.
Aralarda
beton bloklarý ayýran ve tepelere kadar týrmanan
yüzlerce basamaklý yüksek merdivenli sokaklar
da olmasa, bu bölge hiç hava alamayacakmýþ gibi
geliyor insana. Bu civardaki bir ilginç görüntü
de, Konak Kýz Lisesi bahçesindeki bir sýrttan,
20-25 metre aþaðýya düþen suyun oluþturduðu iki
bölmeli þelaleydi. Suyun cýlýz býrakýldýðý bir
döneme mi denk geldim bilemiyorum ama coþkulu
bir su düzeni ile bu görüntünün daha da zenginleþeceðine
inanýyorum. Karataþ sýrtlarýnda, yüksek bloklar
arasýndaki pembe bir yapý hemen kendisini belli
ediyor, kýyý boyunca denize olta atmýþ balýk tutkunlarýný
fotoðraflamaya çabalarken.
Bu
yapý, Ýzmir'in tarihi asansör kulesiydi ve tarihçesi
de ilginçti. Nesim Levi adlý bir Musevi vatandaþýmýz
tarafýndan, özellikle yaþlý ve sakatlarýn kullanýmý
gayesiyle 1907 yýlýnda yaptýrýlan 55-60 m. yükseklikteki
kulede eskiden su buharýyla, bugünse elektrikle
çalýþan iki asansör mevcut. Doðma büyüme Ýzmirli
olan ünlü þarkýcý Dario Moreno' nun evi ve ayný
adýn verildiði sokaðýnýn ikinci bir simgesi olan
bu ihtiþamlý yapýnýn tuðlalarý Marsilya'dan getirilmiþ.Yakýn
dönemlerde bir süre bozuk kalan asansörler, 1995'de
Ýzmir belediyesi tarafýndan restore ettirilerek
semt halkýnýn hizmetine sunulmuþ. Kulenin tepesinde,
þehrin kuþ bakýþý izlenebileceði bir mekanda bir
de çay bahçesi var.
Hemen
arkalarda da yüksek merdivenlerle sokaklarý ayrýlmýþ
ev yýðýnlarý yer almakta. Asansörün giþesinde
görevli genç çalýþanlar oldukça neþeli ve güleryüzlü
çocuklar. Mekaný fotoðrafladýðýmý görünce kýsa
izahatlarla bana yapýnýn tarihçesini özetliyorlar,
kulenin giriþinde çekeceðim fotoðrafa konu mankeni
olmayý da kabullenerek.
Diðer
güzellikleri gelecek sayýya býrakarak, Ýzmir'in
bana ilginç gelen bir özelliðini daha doðru gözlemiþ
olmam dileðiyle ekliyorum. Birçok þehirdeki sokak
köpeði bolluðuna karþýlýk Ýzmir'de dikkatimi çekecek
bollukta sokak kedileri cirit atýyordu yollarda.
Hatta kentin merkezi konumundaki Konak'ýn deniz
kýyýsýnda, yeni yapýlan karayolu köprüsünü mekan
tutmuþ olan çok sayýdaki kedinin, peþpeþe dizilerek
ilginç pozlar veriþini de bir þirinlik olarak
eklemeden edemiyorum.
40
yýllýk dert Yað açýðýmýz dolu dizgin Tarýmýmýzýn
son 30-40 yýlýna damgasýný vuran en önemli geliþmelerden
birisi olan bitkisel yað açýðýmýzýn, günümüzde
de olumsuz bir trend izleyerek etkisini sürdürdüðü
herkesin malumudur. Gerçekten de, ham petrol ithalatýndan
sonraki en yüksek bedeli, 650-700 milyon dolar
olarak ham yað ithalatýna ödediðimizi istatistikler
belgeliyor. Bu durum daha ne kadar böyle sürebilir
ki ? Ülkemiz ikliminin olanca uygunluðuna raðmen,
kendi tüketimimize yetecek kadar bile bitkisel
yað üretemeyiþimiz kolayca kabullenilecek bir
durum deðil.
Yað
sanayicilerimizin görüþlerine göre; ülkemizde
kiþi baþýna yað tüketimi, Dünya ve Avrupa ortalamalarýnýn
oldukça altýnda bir seviyede. Yapýlan deðerlendirmeler,
günlük olarak kiþi baþýna 2250 kcal.' lik enerji
ihtiyacýnýn, Dünya Saðlýk Örgütü' nün önerisine
uygun olarak 1/3'ünün yaðdan karþýlanmasý bilimsel
gerçeði uyarýnca, þu anda 16 Kg/Yýl olan kiþi
baþýna yað tüketimimizin ( zeytinyaðý ve tereyaðý
da hesaba katýldýðýnda bu miktar ancak 18 kg.'a
çýkabiliyor), 30 Kg/Yýl düzeyine çýkmasý gerekmektedir.
Gerçi,
son yýllarda bir moda akýmý gibi ülkemiz insanlarýný
da kasýp kavuran, saðlýk için zayýflama, diyet
yapma, yaðlý yiyeceklerden kaçýnma ya da hiç yoksa
daha saðlýklý yaðlarý tercih etme yönündeki bir
yöneliþin etkisiyle, kýzartmalar baþta olmak üzere
birçok cazip yemeðin tüketiminden kaçýnýlmasý
yað tüketimine de olumsuz etkiler yapmaktadýr
ve üstelik kiþi baþýna düþen yað miktarýný arttýrmak
yerine, nüfus artýþ sýkýntýsý (!) yaþamayan ülkemizde,
yeni gelen nüfusu hedef alacak bir yað tüketim
artýþý beklentisi daha akýlcý olacaktýr.
Çünkü,
uzakdoðu ülkelerinin baþta kanser ve kalp rahatsýzlýklarý
olmak üzere tehlikeli birçok hastalýklara yakalanmak
bakýmýndan, çok yað tüketen batýlý ülke insanlarýndan
daha þanslý olduklarýný her gün medya bombardýmanýndan
öðrenen insanýmýz için, zeytinyaðý ve soya yaðý
gibi saðlýk için tüketilmesi yararlý olacak besin
maddelerini, hayvansal yaðlarla deðiþtirebilme
çabalarýnda bile yeterince baþarýlý olamadýðýmýz
gerçeðinden hareketle, yað tüketim miktarýndaki
bir artýþ hedefini gerçekçi bulamýyorum. Üstelik,
bu halimizle bile 600-700 milyon dolarlýk bir
harcama yaparak gerçekleþtirdiðimiz yað ithalatý,
ekonomimizin bu derece kamburu olurken, bu miktarý
arttýracak bir hedefin akýlcý olamayacaðýna inanýyorum.
Ama, bir gün yerli üretimimiz ihtiyacýmýzý aþarsa
ve ihraç etme sýkýntýlarý yaþarsak, iþte o zaman
klasik pazarlama tekniði olarak, yað arttýrma
ataklarýna hoþ bakýlabilir. Durumu daha iyi anlayabilmek
için bazý istatistiki deðerlere bakmakta yarar
var.
Aslýnda,
yerli üretimimizi arttýrmaya dönük bir tarýmsal
uygunluk söz konusu olmasa, "kim korkar ithalattan
? " deyip normal karþýlayacaðýz bu durumu. Çünkü,
her yýl 600 bin ton seviyesine ulaþan yað ithalatýmýz
içinde, 225 bin tonluk bir kalemi oluþturan palm
(hurma) ve hindistan cevizi yaðý gibi ülkemizde
yetiþmediði için zorunlu olarak ithalatý yapýlacak
bu miktar düþüldüðünde ve bir de 300 bin tonluk
bitkisel yað ihracýmýz gündeme getirildiðinde,
çok fazla ürkmeye gerek olmadýðý anlaþýlýyor.
Ancak,
bu topraklarýn sahip olduðu tarýmsal potansiyel
düþünüldüðünde, diðer tarýmsal ürünler ithalatýnda
olduðu gibi, artýþ gösteren bitkisel yað ithalatý
da göz göre göre kabul edilebilecek bir gerçek
olarak görünmüyor. Bu konuda Dünya ile de ters
giden bir alýþkanlýðýmýz var üstelik. Örneðin;
Dünya bitkisel yað üretiminde lider bitki olan
soyanýn 141.5 milyon tonluk üretimini, 35.5 milyon
tonla pamuk ve 34 milyon tonla kanola izlerken,
ayçiçeði 24.7 milyon tonla 4. sýrayý alýyor.
Oysa
ülkemizde en önemli yað kaynaðý olarak ilk sýrayý
1.3 milyon tonla pamuk alýrken, ayçiçeði 860 bin
ton, yerfýstýðý 90 bin ton, soya 60 bin ton ,
susam 34 bin ton ve kanola ise sadece 5 ton ile
sýralanmaktadýrlar. Üretilen yað miktarlarý bakýmýndan
ise; Dünya yað üretiminde soyanýn payý % 27.2
iken, (ülkemizde üretimi olmayan) palm yaðýnýn
% 21.7 ve kanolanýn ise % 15.6' lýk payý sözkonusudur.
Oysa bizde; toplam yað üretimimizin % 60-65 kadarýný
tek baþýna ayçiçeði saðlamakta, pamuk % 32, soya
ve mýsýrözü yaðý gibi ürünler de % 2-3' lük paylar
almaktadýr.
Kanola
ve aspir yaðlarýnýn ise kayda deðer bir üretimleri
sözkonusu olmamaktadýr. GAP bölgesine kayan pamuk
üretiminde kaydedilen artýþ yanýnda, ayçiçeði
üretiminin ülke çapýnda uygun bulunan ekolojilere
adaptasyonu, yað açýðýmýzýn kapatýlmasýnda mutlaka
olumlu etkiler yapacaktýr.
Ancak,
baþta Ýç Anadolu olmak üzere yaðýþýn 350 mm.'yi
geçmediði kurak ve sýcak bölgelere yazlýk ürün
olarak önerilen ideal bir yað bitkisi olan Aspir'in
yaygýnlaþtýrýlmasý; Trakya ve Karadeniz bölgesine
uyumlu olduðu belirlenen Kanola'nýn kýþlýk ürün
olarak ekim nöbetinde yer bulmasý, yeryüzünün
en çok ekilen yað ve baklagil bitkisi olan soyanýn,
öncelikle Çukurova bölgesi olmak üzere, güney
kuþaðýmýzdaki hakettiði yeri almasý durumunda,
ülkemizin yað açýðý probleminin çözüme kavuþabileceði
umulmaktadýr.
Bunun
içinde; merkezi planlamalar ve teþvikler kadar,
bu konuya inanmýþ meslektaþlarýmýzýn, idealist
yaklaþýmlar ve býkýp usanma göstermeden kararlý
mücadelelerle, üreticileri ya da yað sanayicilerini
etkileme sürecine giriþmeleri gerekiyor.
BU HABERLE ÝLGÝLÝ DÝÐER
GELÝÞMELER
Haber
listemize üye olup tarým sektöründeki haberlere,
geliþtirici herkese açýk tartýþma platfomlarýna
katýlabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aþaðýya yazýn ve "Listeye
Gir" butonuna týklayýn. |
|
Karþýnýza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|
DOÐA-TARÝH-GEZÝ
>>
ÝZMÝR / Ege'nin Ýncisi. Yazý ve Fotoðraflar: Ahmet
Nedim NAZLICAN

ANA
SAYFAYA DÖN









|